Siyonistlerin esiri halindeki Batı medyası gerçekleri gizleyip İsrail'i aklama paklama işini olanca ciddiyeti ile yürütse de Filistin'de aslında tam olarak nelerin yaşandığı konusunda farkındalığı gittikçe artan insanlığın tepkileri de artarak sürüyor. Çatışmalara, daha doğru İsrail'in saldırılarına verilen ve nasıl neticeleneceği bilinmeyen '4 günlük insani ara' ilanında bunun etkisi olduğu söylenebilir.
Verilen ara sonrasında alçakça saldırıların tekrar başlayacağı ve mevcut konumlarını Siyonist zihniyete borçlu kuklaların 'İsrail'in savunma hakkından' bahsetmeyi sürdürecekleri, bir vakıa.
Verilen bu insani aranın, Hamas'ın Aksa Tufanı Harekatı'nı neden yapmak zorunda kaldığından başlayıp okul, hastane, ibadet yerleri ya da herhangi bir ayrım gözetmeden haftalarca ölüm yağdırmanın 'kendini savunma hakkı' ile bir alakası olmadığının kavranmasına katkısı olup olmayacağını bilmiyoruz. Ancak, İsrail ve taraftarlarının 'her şeyin 7 Ekim'de başladığı' iddialarını, 'iyi de bölgede bu duruma nasıl gelindi?' ya da benzeri sorularla karşılayanların sayısı da gittikçe artıyor.
İsrail, Aksa Tufanı Harekatı'nı, 7 Ekim'den beri süren ve çoğu kadın ve çocuk 15 bine yakın insan hayatını kaybedip, Gazze'nin büyük ölçüde yerle bir olmasına sebep olan vahşi saldırılarına sebep olarak gösteriyor. Ancak, uluslararası hukuk açısından ciddi ölçüde haklılık içerdiği bilinen harekatın, insani bir gereklilik olarak yorumlandığını da vurgulamak gerek.
Hamas'ın, Aksa Tufanı Harekatı'nı İsrail'in aklına her estiğinde bombaladığı Gazze'ye başlatacağı yoğun bir harekatı haber aldıktan sonra başlattığı yorumları, bugünlerde yaygın. Geçmişte yaşananlar hatırlandığında, Hamas'ın 7 Ekim'de vurulmayı beklemeden vurmak için harekete geçtiğini söylemek mümkün. 'Gazze'den böyle bir harekete ne gerek vardı, başını belaya soktu' şeklindeki sözlerin, 'Gazze'dekiler ölmek için sıralarını bekleselerdi' demekten farkı olmadığı da artık biliniyor.
İsrail'in, Aksa Tufanı Harekatı bahanesiyle kudurmuş gibi saldırması, kukla liderlerin mecburen onaylaması, bu tür durumlarda problemi çözmesi beklenen BM'nin çaresizliği verilen insani aradan sonra da sürecek gibi.
İnsanlık adına çaresizliğin zirve yaptığı böylesi bir durumda söylenecek olan, İsrail'in ve onu kayıtsız şartsız destekleyenlerin aslında kendi ayaklarına sıktıkları…
İki milyondan fazla Gazze'de, bir o kadar Batı Şeria'da ve yine yaklaşık aynı sayıda İsrail içinde yaşayan Filistinli gerçeği var. Geri dönüş hakkı olanlar hariç…
İsrail ve yandaşlarının bu kadar insanı yok edemeyecekleri, kesin. Ancak, on milyonlarca Müslüman arasına sıkışmış katil İsrail'in artık farkındalıkları artmış milyarlarca insan arasına sıkışmış olacağını unutmamak gerek…
İşin özeti şu: Milyarların nefretini kazanan Siyonistler ve uşakları için hayat zorlaşacak…