Kırk altı gündür Gazze'yi bombalayan, yakan, yıkan İsrail'in durmaya niyeti yok. Tıpkı Gazzeliler gibi BM ve Güvenlik Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar da çaresiz. İsrail'e dur deme ihtimali olan ülkelerin liderlerinin teslimiyeti utanç verici boyutlarda.
ABD ve Avrupa ülkeleri dahil dünyanın her tarafından yükselen protestolar, Siyonistlerin medya ablukasının büyük ölçüde kırıldığına işaret. Gazze'de yaşanan vahşete kızgınlığın gittikçe arttığı ülkeleri yönetenler, İsrail'e destek olmalarının bedelini ciddi itibar kayıpları ile ödemeye başladılar bile.
Attığı her adım, uluslararası hukuka göre kesinlikle suç teşkil eden İsrail'in melanetlerini pervasızca sürdürmesi, işlediği vahşetin hesabını vermeyeceğine inanmasından. İsrail'i yönetenlerin ve destek olanların, 7 Ekim'de başlayan sürecin Kıyamet Savaşı olduğuna inanıp inanmadıklarını, bilmiyoruz.
Yaşanan sürecin Müslümanların Melheme-i Kübra, Batılıların Armageddon olarak adlandırdıkları Kıyamet Savaşının başlangıcı olup olmadığı, meçhul. Bu konuda ancak ilim sahiplerinin ve o da belirli ölçüde bilgi sahibi oldukları, tartışmasız bir husus. Ancak, konuyla alakalı yaygın rivayetler değerlendirildiğinde, bahsi edilen nihai savaş için vaktin henüz erken olduğu söylemek mümkün.
İsrail'in ve onunla beraber hareket eden bazı Hıristiyan tarikatların 'Kıyameti zorlamak' ve benzeri hayallerinin muharref kitaplarının yorumlanmasından kaynaklandığı biliniyor. Basitçe söylemek gerekirse, Hıristiyan ve Yahudilerin kehanet diye pazarladıkları şeylerin tamamı saçmalık. Çünkü dayandıkları kaynaklar, çeşitli dönemlerde insanların müdahalesine maruz kalmış.
Muharref Tevrat kaynaklı kehanetlerden hareketle yola çıkanlar, geleceği yani 'gayb'ı sadece Cenab-ı Hakk'ın bildiğini ve kehanetlerin tahminlerden öteye gitmeyeceğini, hiç ama hiç unutmamalılar. Kehanetlere kendilerini çok kaptıranlar, araştırdıklarını ve hep doğru çıktığını gördüklerini bildiğimiz sahih haberleri aslı unutmamalı.
Yaşanan sürecin Kıyamet Savaşı olduğuna inanmıyorlarsa eğer, İsrail ve yardakçılarının hesap sorulmayacağını düşünmelerinin sebebi, kokuşmuş dünya sisteminin ilanihaye süreceğine inanmaları olabilir…
Dünya sisteminin hep böyle sürüp sürmeyeceği ile ilgili kesin bir şey söylemek güç. Ancak tarihte, 'güç'ün hep el değiştirdiği ve bugünün galiplerinin yarının mağlupları olabildiğine dair örnekler çok.
Vaktiyle maruz kaldıkları zulmün çok daha ağırını zor durumda kendilerine kapılarını açan Filistinlilere tatbik edenler, yaşananların bütün insanlık tarafından not alındığını unutmamalı. Kendilerini misafir edenlerin evlerine ve topraklarına el koyup, onları yurtlarından kovdukları, sadece maruz kalanların değil, öğrenenlerin de çocuklarına ve torunlarına bırakacakları ibret tabloları olacaktır.
Bugünün yarını da var…