Gazze'ye yönelik saldırılarda 3. evreye geçildiği, böylelikle Gazze'deki birliklerin bir kısmı geri çekilirken, bombardımanların da sınırlı olarak süreceği açıklaması, çoğu kadın ve çocuk 22 binden fazla insanın hayatına mal olan İsrail saldırılarının seyrekleşeceğine işaret olarak yorumlanıyor.
Bu, Aksa Tufanı Harekatı sonrası başlattığı saldırılarla Gazze'yi kısa sürede boşaltmayı hedeflediği anlaşılan İsrail'in amacına ulaşamadığının göstergesi. Zaman uzayıp saldırılar ve can kayıpları arttıkça, tartışmasız bir şekilde İsrail vahşetini destekleyen ya da desteklemek zorunda kalanların tahammüllerinin tükendiği de bir vakıa.
Olağan şüphelisi olduğu düşünülen bazı gelişmeler ise, Gazze'deki başarısızlığını örtmek isteyen İsrail'in çatışmaları bölgeye yaymayı amaçladığını düşündürüyor. Beyrut'ta Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih El Aruri'nin beraberindeki 6 kişiyle birlikte katledildiği saldırı ve 84 kişinin hayatını kaybettiği İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü eski komutanı Kasım Süleymani'yi anma törenindeki patlamalar, bu cümleden. Şam ve Bağdat'ta İran için önemli isimlere yönelik suikastler de…
Bulundukları makamı Siyonist lobiye borçlu birtakım liderler görmezden gelseler de bugün müdahil olmaktan kaçındıkları gelişmeler, ileride onların da başlarına ciddi sıkıntılar açmaya aday.
Medya ablukası sebebiyle İsrail'in Filistin'e yönelik vahşeti konusunda bilgi sahibi olmayan kesimlerde başlayan uyanış, Gazze meselesinin sadece Gazze ya da Filistin'le sınırlı olmadığını öğretti. Artık birçok ülkede insanlar, Filistin ile ilgili gerçekleri öğrenmekte ciddi mesafeler almış durumda.
Saldırılarda çocuk, kadın, okul, hastane, ibadethane, mülteci kampı ayırımı yapmayan İsrail, Müslüman Hıristiyan ayrımı da yapmıyor. Gazze'de yaşayan Hıristiyanlar da İsrail saldırılarının hedefinde.
İsrail sınırları içinde baskı altında hayatlarını sürdüren Hıristiyan Arapların durumunun Müslümanlardan çok farklı olmadığı da unutulmamalı.
Aynı şey, Hıristiyan Filistinlilerin yaşadığı Batı Şeria için de geçerli. Çeşitli baskılara maruz kalmaları yanında, el konulan evleri ve arazileri 'yerleşimci' hırsızlara peşkeş çekilenler arasında Hıristiyanlar da var…
Siyonist lobiye 'borçları' sebebiyle İsrail saldırılarına ses çıkaramayan yöneticileri ne düşünür, bilinmez. Ancak, kendisinden başkasını insan olarak görmeyen Siyonistlerin, Hıristiyanlara bakışının Müslümanlara bakışından pek farklı olmadığının Batı kamuoyunca kavranması, an meselesi…
7 Ekim'i milat olarak sunmaya çalışanlar istemese de Batılıların farkındalığı, 1948 öncesi ile sınırlı kalmayacak ve 'Yahudi Problemi'nin Batı'nın baş belası olduğu tarihlere kadar uzanacaktır…
Er ya da geç, İsrail vahşetinin sıradaki hedefleri olduklarını anladıklarında ne yapacakları, Batılıların problemi…