Sabah Gazetesi yazarı Dilek Güngör: Bu tavuklar altın mı yumurtluyor
Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, son dönemlerde gıda fiyatlarında yaşanan artışlarla ilgili konuyu bugünkü köşesine taşıdı. "Bu tavuklar altın mı yumurtluyor" başlıklı yazısında Güngör, "Hepimizin son dönemde en büyük derdi enflasyon. Fiyatlar sürekli artmaya devam ettikçe kazandığımız para pul oluyor. Maaşlara belki de tarihte görülmemiş oranlarda zamlar yapılmış olsa da vatandaşın satın alma gücü azaldığı için yansıma hissedilmiyor." dedi.
Son dönemlerde gıda fiyatlarında yaşanan fahiş fiyat artışları vatandaşı isyan ettirdi. Son olarak hasadına başlanan limonun üreticide fiyatı 3 lirayken İstanbul'da bazı marketlerde 17 liraya satılıyor.
Geçtiğimiz günlerde tarlada 1 liraya satılan domateslerin markette 5 liraya satılması üreticileri isyan ettirmişti.
Domates üreticileri fiyat farklarıyla ilgili geçtiğimiz günlerde A Haber'e "2,5 TL normal para ama üstü fahiş fiyat. Ürünün çoğu direk markete verilmiyor. Aracı var ona veriliyor o da başka bir taraftan markete veriyor ve arada fiyatlar oynuyor" açıklamalarında bulunmuştu.
TİCARET DEĞİL TERÖRİZM
Yaşanan fahiş fiyat artışlarını A Haber canlı yayınında eleştiren Erkan Tan, "Türkiye'nin kanayan bir yarasından bahsedeceğiz. Limon başka ürünlerde de böyle. Hasat başladı limonda tarlada üreticide dalında 3 lira İstanbul'da bazı marketlerde 17 lira. Kardeşim bunun adı ticaret mi ya? Dalında 3 lira olan limon bazı marketlerde 17 lira bunun adı terörizm yahu ticaret değil ki." dedi.
Öte yandan fiyat artışlarıyla ilgili konuyu köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, "Bu tavuklar altın mı yumurtluyor!" başlıklı yazısında gıda fiyatlarında yaşanan fahiş fiyat artışlara bir dur denmesi gerektiğini belirterek, "Öncelikle fahiş fiyat konusunda spekülatif artışları durdurmak gerekiyor. Piyasa regülasyonlarını devreye almak şart" ifadelerini kullandı.
İŞTE DİLEK GÜNGÖR'ÜN YAZISI:
Bugün biraz dertleşeceğiz. Kimse darılıp, gücenmesin. Malum, hepimizin son dönemde en büyük derdi enflasyon…
Fiyatlar sürekli artmaya devam ettikçe kazandığımız para pul oluyor. Maaşlara belki de tarihte görülmemiş oranlarda zamlar yapılmış olsa da vatandaşın satın alma gücü azaldığı için yansıma hissedilmiyor. Bana sorarsanız, hükümette ilgili bakanların tüm işi gücü bırakıp gerekirse 24 saatini buna ayırmaları lazım…
Aslında şapkada tavşan aramaya da gerek yok.
Zira, yapılacaklar aşağı yukarı belli…
En kritik kısım, topyekün mücadeleye girişmek…
Niye böyle dediğimi örneklerle anlatayım…
Her ay enflasyon açıklandığında gıdanın etkisini görüyorsunuz. Hoş, enflasyonun açıklanmasını beklemenize de gerek yok… Markete, pazara, bakkala gittiğinizde fiyatların neredeyse haftada bir arttığını bizzat yaşıyorsunuz.
Temmuz enflasyonu açıklandıktan sonra TÜFE artışına en yüksek katkıyı veren ürünlere baktım. (Birkaç tane çarpıcı olanı anlatayım, merak eden tabloyu inceleyebilir.)
Misal tavuk eti… 10 yıllık ortalama artışı yüzde 10 civarında… Son 1 yıldaki artış ne derseniz? Neredeyse yüzde 57…
Temmuz enflasyonuna katkısı, 0.59…
Hepimizin çocuklarımıza içirmek için hemen hemen her gün almak zorunda olduğumuz süt… 10 yıllık artış 10.69… Son bir yıllık artış 32.64.
Yumurtaya bakalım. 10 yılda ortalama artışı yüzde 14.34 iken, son 1 senede neredeyse yüzde 28'e yakın yükselmiş… PVC pencere de araba da televizyon da hepsi aynı durumda…
'Fiyatlar nasıl bu kadar arttı?' deyince malları üretenler ve satanlar döviz kurundan dem vuruyorlar.
Yahu, son 1 yılda euroya, dolara bakın. Kurlardaki artış yüzde 16.
Tavuk eti ne kadar zamlanmış?
Neredeyse bunun üç katı…
Oradan tutturamayınca emtia fiyatlarındaki yükselişi anlatıyorlar. Tavukların yediği soyayı, mısırı hesaplamaya çalışıyorlar. Tamam, emtia fiyatlarındaki artış konusunda haklı olabilirler. Keza, fiyatlardaki yükseliş şu anda dünyanın her ülkesinde enflasyonu tetikliyor.
Fakat emtiadaki fiyat artışlarını fersah fersah katlayacak zam yapmak da neyin nesi!
Bu tavuklar altın mı yumurtluyor?
Mesele, üreticinin marketçinin insafına bırakılmayacak kadar ciddi…
Soru şu…
Vatandaşı 'emtia fiyatları artıyor, ne yapalım' diyerek fahiş fiyatlarla baş başa bırakanları izleyecek miyiz? Ya da her şeyi para politikasının çözebileceğini düşünüp kulağımızın üzerine mi yatacağız?
Bir kere şunu söyleyeyim…
Enflasyon hele hele gıda enflasyonu konusu Merkez Bankası'nın para politikalarıyla çözülebilecek aşamayı çoktan geçti. Tavuk etindeki yüzde 57'lik artışın, faizi 500 baz puan artırarak çözebileceğini sanmak herhalde ahmaklık olur.
Gelelim topyekün mücadele kısmına…
Nasıl olacak?
Öncelikle fahiş fiyat konusunda spekülatif artışları durdurmak gerekiyor. Piyasa regülasyonlarını devreye almak şart. Tarım politikalarını ivedilikle gözden geçirip, planlı üretime geçmek yapılacaklar listesinin ilk sırasında… Öyle ya… 'Kim ne üretecek, ne kadar üretecek, ihtiyaç ne kadar, bu üretim için hangi miktarda gübre kullanılacak' bunların bir plan dahilinde olması gerekiyor. Bu planlamayı yapmazsak, çiftçiyi kendi haline bırakırsak, hububat kaynağımız Konya Ovası'nda lavanta bahçelerini seyrederiz.
Çiftçi o yıl ekimden belki para kazanır ama ertesi yıl ekmeklik buğdayı ithal etmek durumunda kalırız. Sonra, yıllardır konuştuğumuz Hal Yasası'nı bir an önce çıkarmak, çiftçiyi aracıların elinden kurtarıp kooperatifleştirmek de yapılacaklar listesinin öne çıkan maddeleri olabilir.
Velhasıl, hep birlikte bu işin üstesinden gelmek lazım… Şakası yok…