Bir yıl önce Filistin'i tanıyan ülkeler listesine katılan İspanya, İrlanda, Norveç, Slovenya ve Ermenistan'dan sonra, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Portekiz de Filistin'i devlet olarak tanıma kararlarını açıkladılar.
Filistin konulu çeşitli toplantılar ve bu arada Fransa ve Suudi Arabistan liderliğindeki 'Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması İçin Uluslararası Konferans'a sahne olan BM zirvesinde Fransa, Belçika, Lüksemburg, Malta'nın da katılımı ile Filistin'i tanıyan ülkelerin sayısının 157'ye ulaşması bekleniyor.
BM Üyesi 193 ülkenin 157'si ve ABD hariç 5 GK üyesinin 4'ünün Filistin'i tanımasının pratik olarak ne ifade ettiği, önemli.
'Hiç yoktan iyidir' denilebilecek gelişmeler, İsrail vahşeti karşısında yaşanan küresel çaresizliğin kırılması açısından bir ümit. Ancak, Filistin'i devlet olarak tanıyanlar arttıkça Netanyahu ve işbirlikçilerinin morallerinin bozulması bile ciddi bir fayda.
Dünyayı, kendisini var eden BM'yi ve hatta ABD'nin veto kararları ile korunduğu Güvenlik Konseyi'ni bile takmayan İsrail, zaten olmayan itibarını tümden kaybetmiş durumda.
Melanetlerini destekleyen ya da en azından destekliyormuş gözüken birçok ülkenin artık yanında olmayacakları gerçeğinin, Netanyahu'yu adeta çıldırttığı bir gerçek. ABD'deki suikast ve benzeri olaylar görmezden gelinse bile, Filistin'i tanıma açıklaması yapan ülkelerdeki bazı gelişmeler, İsrail'i yönetenlerin son kozlarına müracaat etme durumunda kaldıklarını düşündürüyor.
İstediği gibi davranmayan devletleri liderlerine şantaj, iç karışıklık ve değişik şekillerde tehdit etmenin İsrail'e ne kazandıracağını göreceğiz. Ancak, gerçek manasını ABD-İsrail ilişkilerinde bulan tabirle 'farenin emrindeki fil' görüntüsünün Batılı ülkelerin canlarını ciddi şekilde sıktığı, gerçek.
Özellikle hurafelerine dayandıkları Yahudilik inancına bir şekilde girmiş kehanetlerin bile İsrail'in sonunun yaklaştığını haber verdiğini, başta
Netenyahu olmak üzere İsrailli yetkililer de biliyor.
Gazze'deki soykırım, Batı Şeria'da gittikçe artan zulüm ve çevreye yönelik saldırılar, 'arz-ı mev'ud' gibi hasta zihinlerindeki hedeflere ulaşmakta geciktiklerini düşünen siyonistlerin belki de son çırpınışları.
'Öldür', 'yok et' gibi insan fıtratına ters muharref Tevrat kaynaklı argümanları Gazze'deki soykırıma bahane göstermenin, sadece dünya kamuoyunu değil İsrail destekçilerini de rahatsız etmesine aldırmamak, şımarıklıkta zirve.
Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de, 'Hiç şüphesiz yeryüzüne salih kullarım varis olacaktır' (Enbiya, 25) buyuruyor.
Netanyahu ve şürekasının,yukardaki ayetin benzerinin bulunduğu Tevrat'a göre bile 'salihlerden' yani iyilerden sayılmadığını belirtmek, gereksiz… Çocuk kadın demeden katleden soykırım meraklısı alçak katilleri muharref Tevrat bile iyilerden saymıyor…