HER zamanki gibi. İçimizdeki kripto kimliklilerin Ortadoğu'nun tek demokratik ülkesi olduğunu iddia ettikleri İsrail'in, kendisine has sebeplerle İran'a saldırması ile başlayan 'savaş' sürüyor.
İsrail ve destekçilerinin sahip olduğu nükleer teknolojiye İran'ın kesinlikle sahip olmaması gerektiği teziyle başlayan saldırılara -mecburen- göz yumanların, kötü duruma düşerse İsrail'e sahip çıkacaklarını söylemeleri, ibretlik.
İran'a saldırıda menzil sebebiyle tanker uçaklar kullanıldığı için ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin devrede oldukları, kuvvetli bir ihtimal.
Tarih, güç denilen olgunun kısa dönemde değilse bile zamanla el değiştirdiğini gösteriyor. Şimdilik güçlü olmanın keyfini zalimce çıkaran ve hak, hukuk, adalet, uluslararası kurallar ve benzeri masallar anlatmayı çok seven Batılıların, devran dönüp zor duruma düşerlerse ne yapacakları, merak konusu.
Benzerleri yaşanmış olsa da birçok ilki barındıran bir süreç bu. Saldırgan İsrail, eli kolu bağlı duracağını umduğu İran'dan beklemediği şekilde karşılık alıyor. Saldırılarda denklik olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak, başta Tel Aviv olmak üzere günlerini sığınaklarda geçirmek zorunda kalan İsrail vatandaşları herhalde mutlu değillerdir.
Dünyanın en güvenli ülkesi yalanlarıyla İsrail'de yaşamak zorunda olanların, Demir Kubbe'nin İran füzeleri karşısındaki acziyeti ile tanışmaları da ilklerden.
Tam bir terör devleti olan İsrail'in başbakanının, özgürlük getireceğini söyleyerek ülkelerini yerle bir etmeye çalıştığı 90 milyon İranlı, birilerinin kurduğu hayalin aksine, belli ki kenetlenmiş durumda.
Saldırıların yoğunlaştığı Tahran'dan köylerine ya da güvenli yerlere gitmek için ayrılanlar olsa da İranlılar ülkelerini terk etmiyorlar. Türkiye'de bulunan İran vatandaşlarının ülkelerine doğru yola çıkmaları da gösteriyor ki, saldırılar sonrası İran'dan Türkiye'ye kitlesel göç başladığı iddiası, kocaman bir yalan.
Eli kanlı katil Netanyahu ve hamilerinin vaat ettikleri 'özgürlüğü' son olarak Gazze'de tecrübe eden İranlıların, tepelerine bombalar yağdıran bir alçağa inanmaları beklenemez.
İran içinde bol miktarda oldukları anlaşılan hainler konusuna çare bulmak ise ülkeyi yönetenlerin işi.
Bu durum, gelişmelerin bizi de ilgilendiren yönlerinden birisi.
Açık haksızlık, hukuksuzluk, uyulmayan uluslararası kurallar ve benzeri şeylere rağmen açık ya da gizli İsrail yanlısı tavırlar takınabilen içimizdekilere dikkat kesilmek ve bunları bir yerlere not etmekte fayda var.
İsrail saldırısında içeriden bilgilerle katledilen genelkurmay başkanı ve benzeri görevliler konusu, meseleye ciddiyetle bakmayı mecburi kılıyor.
Konumları ve konforları için dış güçlere yalakalık yapanların, günü geldiğinde ihanet edebilecekleri, şüphesiz. Sıkıntılı dönemlerde meydanı terk edenlerin hamasi nutuklarına da karnımız tok...