Her seçim mutlaka önemlidir. Ancak önümüzdeki Mayıs ya da Haziran'da yapılacak seçimin, Türkiye açısından son derece önemli olduğu, şüphesiz.
Seçim, iktidara hasret kalanlar açısından düşük de olsa bir iktidar ümidi. Dur durak bilmeden çalışanlar ise, hizmet yürüyüşünü kesintiye uğratabilecek bir kırılma ihtimalinden tedirgin.
ABD'nin saygınlığı tartışmalı gazetelerinden Washington Post'ta yer alan '2023'te dünyanın en önemli seçimi Türkiye'de olacak' başlıklı makalede, seçimin dünya için çok önemli olduğu vurgulanmış.
Türkiye'nin hakikaten büyük bir öneme sahip olduğunu gösteren makale, konumları ne olursa olsun, Batılıların gelişmelere kendi menfaat penceresinden baktığının da göstergesi.
'Seçim sonuçlarının Washington ve Moskova yanında Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika'daki başkentlerin hesaplamalarını şekillendireceği' vurgusunun yer aldığı makalede, İngiltere Kraliyet Silahlı Kuvvetler Enstitüsü (RUSI) Kıdemli Araştırmacısı Ziya Meral'in, "Türkiye'de olanlar, yalnızca Türkiye'de kalmıyor. Türkiye bir orta güç olabilir ama büyük güçlerin bu seçimde çıkarları söz konusu" şeklindeki sözleri dikkat çekici.
Makale tam bir dezenformasyon örneği. 'Erdoğan Rusya'dan füze savunma sistemi satın alarak NATO'nun güvenliğini baltaladı' yorumu, bir örnek. ABD'nin benzerini bize satmayışı ve füzelerin savunma amaçlı oluşuyla ilgilenmiyorlar, belli ki…
'İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini engelleyip İttifakı kızdırdı' denilirken, bu ülkelerin Türkiye'nin terörle mücadelesine yönelik olumsuz tavırları ve sözlerini tutmayışları zikredilmemiş bile. 'Avrupa'ya defalarca kez mültecileri göndermekle tehdit etti' yorumu var ama Avrupa'nın verdiği sözleri tutmayışı, yok.
Tutarsızlığın zirvesi, Yunanistan yanlısı tavır. Bu ülkenin Türkiye'yi rahatsız eder tavırları, aramızdaki meselelerin tarihi ve hukuki duruma değinilmeden, 'Yunanistan'a karşı giderek savaş yanlısı bir söylem takındı' iddiası, iki yüzlülüğün değişik bir versiyonu.
Türkiye ABD ilişkilerinin, ABD'ye yönelik 'Erdoğan'a karşı darbeyi desteklemek ve terör gruplarıyla iş birliği yapma suçlamaları sebebiyle bozulduğu' iddiası, tam bir tarafgirlik örneği.
Seçimlerde muhalefetin kazanmasını istediği açık olan Washington Post'un, 'Metropoll'ün ekim sonundaki anketinde, bir yıl önce yüzde 39 olan Erdoğan'ın oy oranının yüzde 47,6'ya çıktığını' aktarması, paçalarının tutuştuğuna işaret.
Ümitleri, Erdoğan'ın yenilmesi halinde 'yerine geçenin Türkiye'yi farklı bir dış politika aktörüne dönüştürmesi'… 'Türkiye'nin Batılı bir ulus pozisyonuyla daha uyumlu olacağı' sözünün tercümesi de, 'Erdoğan'ın yerine gelen Batılıların menfaatine daha uygun davranacak' demek…
Her şey bir yana ancak, objektifliği tamamen terk eden Batılıların, ülkemizdeki muhalefetin istedikleri her şeyi yapacağına inanmaları, hakikaten incitici…