Türk Tabipler Birliği ve Türkiye Barolar Birliği'nin isimlerinin önünde bulunan Türk ve Türkiye ibarelerinin kaldırılması ile ilgili tartışmalar, aslındaçok önce üzerinde durulmasıgereken bir konunun nihayetgündeme gelmiş olması açısından sevindirici.
TTB'nin Afrin'e yönelik Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili 'Savaş bir halk sağlığı problemidir' şeklindeki açıklamasının tetiklediği süreç, Türk Tabipler Birliği ve Türkiye Barolar Birliği'nin yanında benzeri bazı kuruluşların hiç hoşlanmayacakları bir yere doğru gidiyor.
Bir yandan demokrasi nutukları atarken, diğer yandan hiç de demokrat olmayan bir şekilde sanki o mesleğinmensuplarının tamamınıngörüşlerine tercüman oluyormuşgibi davranmanın bir karşılığı olacağını onlar da biliyorlardı herhalde.
'Kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluş olan' Türk Tabipler Birliği'nin varlığı ile ilgili 1023 Sayılı Kanunda belirtilen birçok hususa, ama esas olarak ta söz konusu kanunun 3. maddesinde yer alan 'Türk Tabipleri Birliği vetabip odaları, kuruluş amaçlarıdışında faaliyette bulunamazlar' hükmüne aykırı hareket ettiği kesin.
Kanundaki bu madde sebebiyle, Zeytin Dalı Harekatı'nı savaş olarak değerlendirdikleri ve karşı çıkmayı da kanunla belirlenmiş vazifeleri arsında bulunan halk sağlığı ile irtibatlandırmak suretiyle hallettiklerini(!) düşünüyorlardı herhalde.
Ancak, TTB yöneticilerinin 2014'ten beri Afrin'den ülkemize atılan roketve bombalarla hayatını kaybeden100 civarında insanımızla ilgiliherhangi bir açıklama yapmadıkları hatırlandığında, işin rengi de değişiyor.
'Savaş' dedikleri harekata karşı olanlar, bu harekatı gerekli hale getiren terör saldırılarına karşı olduklarını söylemediklerine göre, TT Byöneticilerinin savaş karşıtlıklarıprensiplerle alakalı bir şey değil.
Savaş karşıtı oldukları, terör saldırılarında akıllarına bile gelmezken Türkiye'nin mecburen yaptığı Zeytin Dalı Harekatı başlayınca 'nüksediyor' nedense.
AMAÇ DIŞI FAALİYETLER... Sağlık Bakanı AhmetDemircan'ın dediği gibi Türktabiplerini temsil etmeyen TTByöneticileri, objektiflikten sınıfta kalmışdurumdalar. 'Savaşa karşıyız' kılıfı ardınasaklanarak Afrin'e yönelik harekata karşıçıkanlar, eğer samimi olsalardı öncelikleterör örgütünün melanetlerine karşıçıkarlardı çünkü.
İdeolojileri ya da kimlikleri sebebiyle mi böyle davranıyorlar bilinmez. Ancak öyle anlaşılıyor ki, TTB yöneticileriPYD/YPG'nin ABD'nin talebiyleSuriye'nin kuzeyinde oluşturmayaçalıştığı terör koridoruna sıcakbakıyorlar.
Savaşa karşı olduklarını söyleseler de, teröre karşı değiller yani...
Bölgenin PYD/YPG yani PKK gibi düşünmeyen insanlardan zorla arındırılması, çocuk yaştaki insanların silah altına alınması, insanları canlı kalkan olarak kullanma... hiçbir şey, TTB'nin son derecede demokrat(!) yöneticilerinin ilgi alanlarına girmiyor.
TTB, TBB ve benzeri kuruluşların isimlerinden Türk ve Türkiye lafızlarının kaldırılma fikrinin sebebi, ilgilikuruluşların kanunla belirlenmişamaçları ile ilgili olandan çokbunların dışındaki faaliyetlereağırlık vermeleri.
TTB'nin faaliyet sahasını belirleyen maddeler arasında 'iflah olmaz birhükümet karşıtlığı yapmak' yok mesela...
Demokratik olduklarını iddia etmelerine rağmen, adeta diktatörce davranan bu kuruluşlar, aynı mesleğe mensup farklı fikirlerdekileri hiç hesaba katmayan açıklamaları ile biliniyorlar. Hemen tamamı, ülkemizkamuoyundaki hakim bakış açısıile nerdeyse taban tabana zıt açıklamalar bunlar.
Devlet, kendisine düşmanlık yapmayı marifet addedenleri kendi elleriyle beslemeye bir son vermeli artık...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.