Dünyanın dört bir yanında vicdanı olan herkes ayağa kalkmış ve İsrail'in Gazze'deki vahşetini, soykırımını durdurmasını istiyor.
Ama ne "modern faşist"Netanyahu duruyor ne de onadestek veren "Batı medeniyeti"kılını kıpırdatıyor.
Sorun sadece İsrail veya Netanyahu da değil, sorun o yapıyı ayakta tutan, açık destek veren ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi "demokratik" devletlerde. O demokratik devletlerin hâline bakın, sanki bin yıl önce SelahaddinEyyubi'nin karşısına dizilen atalarından hiç farkları yok. Hepsi İsrail'in arkasına dizilerek yeni bir "medeniyetsavaşı" peşinde... Ama dünya, onların götürmek istediği "bin yıl önceki dünya" değil.
Durumu en çarpıcı biçimde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres dile getirdi: "Hamas saldırılarının durduk yere ortayaçıkmadığının da bilincinde olmalıyız. Filistinhalkı 56 yıldır boğucu bir işgale maruz tutuluyor."
Ateşkes çağrısını yineleyen Guterres, savaş kurallarını da hatırlatıyordu: "Hamas'ın saldırıları da Filistin halkınayönelik toplu cezalandırmayı meşru kılamaz.Savaşların bile kuralları vardır."
Bırakın ABD'yi, bu çağrı karşısında son 70 yılda ürettiği demokratik değerlerle övünen AB ülkeleri ne yaptı? Hiçbirinin sesi çıkmadı. Bu yaklaşımdan güç alan İsrail devleti de sadece Filistinli masum insanlara değil, BM Genel Sekreteri'ne de saldırdı. Hatta İsrail'in BM Daimi Temsilcisi Gilad Erdan, BM'yi tehdit etti: "Bu sözler nedeniyle BM temsilcilerine vizevermeyeceğiz. Onlara bir ders vermenin zamanıgeldi."
Pervasızlığa bakar mısınız? Dinlemedikleri yetmiyormuş gibi bir de tehdit ediyorlar
Bu da dünya siyasal sisteminin kilitlendiğini gösteriyor. Hâlâ silahıyla, medyası ve Hollywood'uyla ABD'nin başını çektiği sistem güçlü görünse de artık yolun sonuna geldiği çok açık. Bu gerçeği 90'larda ABD'nin önde gelen aydınlarından SamuelHuntington da gördüğü için çatışmaların "medeniyetler" arasında yaşanacağı tezini ortaya attı.
Ona göre 21'inci yüzyılda Batı ekonomisi gerileyecek, hegemonyası da bitecek. Şöyle yazıyor: "Batı 1928'de dünyadakiürünlerin yüzde 84.2'siniüreterek zirveye ulaşmıştır. 1980'de Batı küreselolarak üretilen ürünlerin yüzde 57'sindensorumlu bir duruma düşmüş ve aşağı yukarı120 yıl önceki 1860'lardaki yüzdeye gerilemiştir.Batı bir tahmine göre 2013 yılında dünyaüretiminin yüzde 30'unu sağlayacaktır."
Huntington, Batı'nın geleceğini de şöyle öngörüyor: "Yirmi birinci yüzyılın ortasında (...) İki yüzyıllıkBatı'nın dünya ekonomisi üzerindeki'damgası' ortadan kalkacaktır."
Dün Irak'ta, Suriye'de, bugün Ukrayna ve Gazze'de ya da yarın Pasifik'te çıkacak bölgesel savaşların asıl nedeni bu ekonomik çöküş... ABD düşüşü kaos ve vekâlet savaşlarıyla durdurmaya çalışıyor.
Birkaç gün önce sevgili Kerem Alkin Hoca da Sabah'taki köşesinde bu konuya dikkat çekmiş ve şu çarpıcı tespitleri yapmıştı: "Öyle ki Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya,Meksika, Türkiye ve Endonezya'dan oluşanE7 Grubu, 1995'te G7 Grubu'nun sadeceyarı büyüklüğünde iken 2015'te eşitlendi ve2050'de E7, G7'nin iki katına ulaşmış olacak.Bunun anlamı, 3. 'Yüzyıl Savaşları' sonundaABD'nin 'Kapitalist Sistem'in ve 'KüreselDüzen'in lideri olamayacağı gerçeği." Başkan Erdoğan'ın dediği gibi dünyanın "adilbir düzene" ihtiyacı var. Ancak o dünyanın, bugünkündendaha "adil" olması için de şimdiden bununişaretlerini vermeleri gerekiyor. Hindistan'ı bilememama Çin, Rusya, Brezilya ve Türkiye bir araya gelerekArap ve İslam ülkelerinin de desteğiyle Gazze vahşetini,Batı'nın istediği "silahları" da devreye sokmadandurdurmanın bir yolunu bulmaları gerekiyor. Buhiç de zor değil.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.