Başından beri ilgili birçok insan, "terörsüz Türkiye" sürecinin kolay geçmeyeceğini, gelgitler yaşanacağını biliyor ve söylüyordu. Yakın tecrübemiz de dünyadaki örnekleri de bu tür süreçlerin inişli çıkışlı olacağını gösteriyordu.
Bu ihtimal nedeniyle MHPLideri Devlet Bahçeli süreci enuç noktadan, Öcalan'a çağrıyla başlattı,riske girdi, eleştirildi, hatta yeri geldi"İmralı'ya ben giderim" demeyi bilegöze aldı ama hiç geri adım atmadı. Başkan Erdoğan'ın tavrı da başından beri hiç değişmedi. Her konuşmasında şu gerçeğin altını çizdi: "Terörsüz Türkiye süreciyleülkemizi yarım asırlık prangadan,enerjisini emen büyük bir beladankalıcı olarak kurtaracağız. Neyapıyorsak bunun için yapıyoruz."
Şu uyarıyı da hep yaptı: "Elbette bu dönemde, bilinenbilinmeyen pek çok badireyi atlattık. Pek çok sabotajı savuşturduk,düğümü çözdük."
Bugün İmralı'ya gidiş üzerindenkopartılan akıl almaz gürültü, pusudabekleyenleri sevindirse de gerçektebüyük fotoğrafın yanında bir hiç niteliğinde.
'ÖCALAN'IN MESAJLARI MUAYYENDİR'
Dün MHP Lideri Bahçeli tam da bu gerçeği dile getirdi ve sürecin devamına işaret etti: "PKK'nın kurucu önderliğininmesajları makul, müspet, muteberve muayyendir. Bu mesajınhilafına, kamuoyuna maksatlıaçıklamalar yapmanın,süreci çarpıtmanın hiçbir manave ehemmiyeti yoktur."
Bahçeli bir kez daha işin bamteline,"PKK'nın kurucu önderliğine"vurgu yapıyor ve 27 Şubat'takiÖcalan'ın açıklamasını hatırlatıyor. Çünkü sürecin esas yönünü o metinde yer alan tarihi tespitler gösteriyor. Öcalan 27 Şubat manifestosunda 50 yıllık silahlı mücadeleyi bitirme gerekçesi olarak iki net tespit yapmıştı. İlki PKK'nın "anlam yoksunluğu"ile ilgiliydi: "Teori, program, strateji vetaktik olarak yüzyılın reel-sosyalistsistem gerçeğinin ağır etkisindekalmıştır. 1990'larda reel-sosyalizminiç nedenlerle çöküşü veülkede kimlik inkârının çözülüşü,ifade özgürlüğünde sağlanangelişmeler, PKK'nin anlam yoksunluğunave aşırı tekrara yolaçmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerlerigibi tamamlamış ve feshinigerekli kılmıştır."
İkincisi ise geçen yüzyıla damgasınıvuran statü taleplerinin 21'inci yüzyıldakitoplumsal taleplere bir cevapolmadığı gerçeğiydi: "Aşırı milliyetçi savruluşununzorunlu sonucu olan ayrı ulusdevlet,federasyon, idari özerklikve kültüralist çözümler, tarihseltoplum sosyolojisine cevap olamamaktadır."
'İMAMOĞLU'NUN EVE DÖNÜŞ YASASI'
Bu tespitler üzerine kim ne söylerse söylesin sinek vızıltısı olur. Konuşan ister Gülistan Kılıç Koçyiğit olsun isterse Kandil'deki bir baron; hiçbirinin "siyaseten" bir karşılığı olmadığı gibi ciddi anlamda kıymeti harbiyesi de yok. Hatta Koçyiğit'in "Suriyeyönetimine entegrasyonu" gölgeleyen sözlerine, bir yerde "geri adımatmadık" diyerek siyasi kadrolara mesaj verme çabası olarak bile bakılabilir. Baksanıza "Kürt sorunu vardır"diye mangalda kül bırakmayanama sıkışınca "Tabanımızdan tepkivar, İmralı'ya gidemeyiz" diyenCHP, ülkenin 50 yıllık prangasındankurtulma girişimini "İmamoğlu'nunevi dönüş yasası"na indirgemezavallılığı içinde. 29 maddelik CHPRaporu'nda genel yaklaşımlar dışındadişe dokunur bir öneri yok.
Parti çıkarı hepsinin gözünü körleştirmiş durumda.
Son sözü de ilk sözü söyleyen MHP Lideri Bahçeli'ye bırakalım: "Bazı provokatif çıkışlara,siyonist-emperyalist telkinlere,abuk sabuk ifadelere, tahrik ortamınıcanlandırmaya dayalı küstahsöylemlere rağmen terörsüzTürkiye hedefinde aşama aşama,kademe kademe sonuca doğrugidiyoruz."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.