G.SARAY'A, Cumhuriyet'in 100. yılında şampiyonluk gerçekten çok yakıştı. Bu şampiyonluğun çok uzun bir hikayesi var. Öncelikle Dursun Özbek, Okan Buruk'u göreve getirdi. Erden Timur'a transferi bırakıp, yıldız oyuncuları aldı. Camiaya sevgi iklimini aşıladı. Yönetim, taraftar, teknik ekip, futbolcular ve Florya'da çalışanlar kol kola girip G.Saray ailesini oluşturdu. G.Saray ne zaman aile olduysa şampiyonluklar ve kupalar kazandı. G.Saray, bir his takımı olduğunu gösterdi. Bir aile olarak halatı hep birlikte çektiler, hep birlikte sevindiler. Futbolcuların, yöneticilerin, teknik heyetin aileleri çok büyük destek verdi. Ve G.Saray, 15. haftada yükseldiği liderlik koltuğundan bir kere bile düşmedi, hep kazandı. Okan hoca rekorlar kırdı ve sahada oynattığı futbolla da göz kamaştırdı. Fenerbahçe'ye karşı uzun bir aradan sonra bir sezonda iki galibiyet almak, iki maçta da 3-0'lık sonuçlar elde etmek, hiç gol yememek başarıların en büyüğüdür.
Kadıköy ve Nef Stadı'nda kazanılan zaferler, ortaya konulan akıllı ve kaliteli oyunun, maçların sahada kazanıldığının tam bir belgesi oldu.
Kiralık gelen ama 40 yıllık G.Saraylı gibi oynayan İcardi, attığı gollerle takımı sırtladı. Kerem çalışkanlığı ile Torreira cesur yüreği ile mükemmel performans sergiledi. Okan hoca, bütün takıma sevgiyi ve adaleti eşit dağıttı. Kulübede oturan isyan etmedi, sonradan oyuna girse dahi Barış Alper gibi bütün gücünü sahaya verdi. Mata ile Mertens liderlik yaptı. Muslera 6. şampiyonluğuna imza atarken G.Saray tarihine altın harflerle yazıldı. Atanla tutandan başlayan şampiyonluk serüveni son olarak Fenerbahçe galibiyeti ile taçlandı.