Mutluluk çoğu zaman uzaklarda aradığımız, erişilmesi güç bir duygu gibi görünüyor...
Oysa belki de hayatın en yalın mutluluk tanımı şu:
Hem işe, hem eve koşa koşa, keyifle, zevkle, heyecanla gidiyorsan, sağlıklı bir yaşamın da var ise mutlusun demektir.
İnsan, ömrünün büyük bir kısmını iş hayatıyla geçiriyor.
Sabah uyanıp da hazırlanırken içinde bir istek, bir merak varsa o günün kendisine sunacağı fırsatları görmeye hazırdır.
Çalışmak yalnızca geçim kaynağı değildir.
Kendini gerçekleştirme üretme ve değer katma biçimidir de aynı zamanda.
İşine koşa koşa gitmek aslında insanın kendi emeğine ve hayatına duyduğu saygının da bir göstergesi kabul edilir.
Ve gün bitip akşam olduğunda yönümüzü çevirdiğimiz 'yuvamız, sığınağımız" evdir.
Eğer eve dönüş yolunda bir zorunluluk değil de özlemle, içten bir sevinçle yürünüyorsa
kapının ardında huzur, sevgi ve güven duygusu bekliyorsa mutluluk işte o zaman tamamlanır.
Çünkü insan ait olduğu iki yer arasında gider gelir.
Üretimin ve emeğin olduğu iş sevginin ve huzurun olduğu ev.
Mutluluk, aslında bu iki durağın dengesiyle şekillenir.
İşinde değer bulan, evinde huzur gören insanın içindeki boşluk azalır.
Koşa koşa gitmek, acelecilikten değil içindeki coşkunun taşmasındandır.
Belki de mutlu olmak sandığımız kadar karmaşık da değildir.
İşte sevinç, evde huzur...
Mutluluk peşinden koşulan bir hedef de değildir mutluluk aslında bir seçimdir...