Günümüzün en görünmez ama en yaygın sorunlarından biri dijital yorgunluk.
Sabah uyanır uyanmaz ilk iş olarak hemen telefona uzanıyor, gün içinde bilgisayar ekranı arasında koşuyor gece ise sosyal medyada dolaşarak uykuya dalıyoruz.
Son bir "kontrol" yapmadan da uyuyamıyoruz...
Bir zamanlar hayatı kolaylaştırdığını sandığımız dijital dünya artık zihnimizi ve bedenimizi daha da zorlayan bir yük haline dönüştü.
ABD'de yapılan bir araştırmanın verilerine göre yetişkinlerin %72'si gün içinde "telefonuna bağımlı hissettiğini" söylüyor.
Microsoft'un 2023 Dijital Tükenmişlik Araştırması ise sadece 30 dakikalık kesintisiz bir çevrim içi toplantının bile beyinde ciddi stres sinyalleri oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye'de ise tablo daha da ilginç!
Hazırlanan bir raporuna göre, ülkemizde insanlar günde ortalama 8 saat 4 dakika internette zaman harcıyr.
Bunun 3 saatten fazlası doğrudan telefon ekranında.
Hacettepe Üniversitesi'nin 2023 araştırması ise 18–25 yaş grubunun %64'ünün "telefonu elinden bırakınca huzursuz olduğunu" ortaya koydu.
Dijital yorgunluk sadece fiziksel değil, zihinsel ve duygusal sonuçlar da doğuruyor.
Mavi ışığın melatonin üretimini %23'e kadar azalttığı uzmanlar tarafından ifade edilen bir durum.
Bu da uykuyu dolayısıyla enerjiyi ve gün içindeki dikkatimizi olumsuz etkiliyor.
Sürekli bildirimlerle bölünmek uzmanların "bilişsel dağılma" dediği durumu tetikliyor ve odaklanma becerisini zayıflatıyor. Gün içinde birçok şeyi rüya gibi yüzeysel yaşıyoruz sanki. Haliyle de yaşadığımız birçok hatırayı eski insanlara nazaran daha da hızlı unutarak hayatımıza devam ediyoruz. Eski toprak bir insan hayatından bir kesiti anlatırken bütün detaylarıyla bize anlatabilirken biz daha dün ne yedik onu bile hatırlamak için yoğun çaba sarf edebiliyoruz.
Sosyal ilişkiler de elbette bu durumdan payını alıyor.
Mutluluk araştırmaları yıllardır benzer sonçları veriyor!
"İyi ilişkiler, iyi bir hayatın en güçlü belirleyicisidir."
Oysa aynı evin içinde herkesin kendi ekranına gömüldüğü yeni bir sessizlik ve teklik dönemi ortaya çıkıyor. Birlikte geçirilen zaman azalıyor, iletişim yüzeyselleşiyor. Aynı odada birbirini tanıyan ama "yabancı" kişiliklere dönüşüyoruz.
Peki çözüm ne?
Teknolojiyi reddetmek değil, sağlıklı sınırlar koyabilmek.
Uzmanlar, bildirimleri kapatmayı günde en az bir saat "ekransız zaman" oluşturmayı uyumadan bir saat önce ekranlardan uzak durmayı ve gerçek sosyal bağlantılara zaman ayırmayı öneriyor.
Kısa ekran molalarının bile stres hormonunu düşürdüğü araştırmalarla kanıtlanmış durumda.
Dijital yorgunluk sessiz bir pandemi gibi yayılıyor. Ama kontrol yeniden bize geçebilir.
Belki de asıl özgürlük ekranı kapatabildiğimiz ve zihnimizi dinlendirebildiğimiz o birkaç dakikada saklıdır.
Kim bilir...