Sosyal medya sanılanın aksine, dikkatli gözler için geçirgen bir alan.
Çürümüş ruhların, haset kumkumalıklarının, ezikliklerin fark edilmemesi zor. Geçen gün Covid-19 üzerinden herkese disiplin ve bilim dersi veren bir hekimin diğer tweet'lerine baktım da, içim burkuldu.
İnsanları boyu posuyla yorumlayan çirkin bulduklarını berbat kelimelerle aşağılayan, hemen her cümlesiyle etrafa saldırgan kibrini boca eden bir hekimin "doğru"ları kaç yazar? Twitter'daki takipçilerinin bileceği iş nihayetinde. Fakat bir de gerçek hayatta bu adamın hastası olmak var, Allah korusun!
***
Eskiler "
Ağustosun yarısı yaz, yarısı kış" derlerdi. Ninem ağustos'un
25'ine vardık mı, kışa dayandık
diye düşünürdü. Şimdi pek öyle
değil, yaz eylül sonuna kadar kalmakta
inat ediyor. Gelelim işin sosyal tarafına...
Ağustosun ikinci yarısı o anlamda
çok sıcak geçecek: Bütün dünyada
DSÖ'yü arkasına alan sağlık bakanlıkları
ile hayatı daha fazla durdurmak
istemeyen eğitim bakanlıkları arasındaki
kavga büyüyecek. Dikkatinizi çekiyordur,
okulların açılmasını istemeyen
Dünya Sağlık Örgütü kamuoyunu korkutma kampanyalarına hız
verdi. Bakalım büyük kapışma nasıl
sonlanacak?
***
Benim dünyamda değişti. Eskiden olsa, ağustosun lafını ettiğim anda zihnimden Edip Cansever, İlhan Berk, İsmet Özel dizeleri geçerdi. Buraya da aktarırdım. Bir de şimdiki hallerime bakın!..
***
Neyse, aklıma gelmişken... Edip Cansever'in
"Kirli Ağustos" şiirindeki şu tanımlamasını severim: "
Tuz birikintileri gibi bir gündüz."
***
Pandeminin başından beri insan davranışlarındaki değişim üzerine gözlem ve araştırma yapanlar "
kronik stres, endişe ve kalıcı keder" halinin altını çiziyorlar. Haklısınız; bunu okuyunca, içinizden "eh, başka ne olacaktı?" diye tepki verdiniz, biliyorum. Altını çizmek istediğim nokta şu. Diyelim ki, virüsün aşısı bulundu, işin o yanı çözüldü. Ancak
davranışlarımızın zeminine yerleşen keder duygusu ve endişenin aşısı yok. Hadi kovalım denince kovulmuyor! 21. yüzyılı "
Endişe çağı" olarak tanımlayan popüler düşünürler bu kadarını hesap etmemişlerdi. Gerçek şu ki, endişenin en sağlam ilacı olgun bir ruh, gelişmiş bir "
rıza" duygusu. Fakat yaşam tarzlarımız ve medarı maişet motorumuz buna hiç uygun değil. İmtihanımız büyük!