Adı,
"Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi" olsa da Gazze'ye yaşatılan
soykırımı unutturmaya yetmez!
Dün, ABD-İsrail propaganda makinesi öylesine
işledi ki sanki Ortadoğu'da her şey güllük
gülistanlık olacak! Oysa tanıdığımız
Tayyip Erdoğan, ne katil Netanyahu'nun
"meşrulaştırılmasına!" geçit verir ne de Gazze'deki
insanlık suçunun temize çekilmesine!..
Nitekim, Mısır'daki zirve öncesinde TUR uçağından
gerçekleştiği anlaşılan telefon diplomasisi
bu yönde ciddi ip uçları veriyor.
Şimdi filmi biraz başa saralım ve 11 Ekim Cumartesi gününe dönelim. Rize'de hemşehrileriyle buluşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ve Mısır tarafından yapılan açıklamaları an be an takip etti, kritik notları okudu. Ancak, Mısır'ın Şarm el- Şeyh şehrindeki zirveye katılım konusunda acele karar vermedi. Hem iştirak edecek ülkeleri ve temsil düzeyini görmek istedi hem de Netanyahu'nun katılımına ilişkin birbiriyle çelişen beyanları değerlendirdi.
Takdir edilir ki Erdoğan'ın, soykırım suçundan uluslararası mahkemelerde yargılanan İsrail Başbakanı ile aynı ortamı paylaşması veya fotoğraf karesine girmesi beklenemez!
Erdoğan, ABD Başkanı
Trump ile Mısır Cumhurbaşkanı
Sisi'nin
"ortak davetine" icabet etmeden önce kılı kırk yardı. Bu nedenle resmi duyuru için 12 Ekim Pazar akşamına kadar beklendi…
Cumhurbaşkanımızın uçağı 13 Ekim Pazartesi günü saat 10.35'te Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan havalandı. Yaklaşık iki saat sonra Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'nin, İsrail Başbakanı (katil) Netanyahu'yu telefonla aradığı ve zirveye davet ettiği bilgisi uluslararası ajanslara yansıdı. Hatta İsrail'e ziyaret gerçekleştiren Başkan Trump'ın,
"Bibi" diye hitap ettiği Netanyahu'ya,
"Şarm el -Şeyh'e gelmiyor musun? Orada olmalısın" dediği bile kulislere düştü. Oysa zirve programına göre İsrail de Hamas da Mısır'a gelmeyecekti!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağı Mısır hava sahasına girdiğinde Netanyahu'ya davet gittiği bilgisi Türk heyetine ulaşmıştı. İşte o andan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat öncülük ettiği, dışişleri, istihbarat ve danışman kadronun da dahil olduğu etkili diplomasi trafiği başladı. Hem zirve davetini yapan iki ülkenin yetkilileri nezdinde girişimlerde bulunuldu hem de İsrail Başbakanı Netanyahu'nun insanlık dışı uygulamalarına tepkili Arap ülkeleri ve batılı devletler de tavır koymaya teşvik edildi.
Derken, uçaktan aktarıldığı şekliyle heyecan dolu o an yaşandı. TUR uçağı iniş için alçalışa geçtiği ve piste yaklaştığı sırada, birden motorlara tam güç verildi, uçak pisti
"pass geçti!" Haliyle bu olağan dışı durum, Netanyahu'nun zirveye geliş ihtimaliyle ilişkilendirildi. Ancak resmi paylaşımda, Kanada ve Kuveyt uçaklarının henüz
"taksi yoluna" giremediği, uçuş yoğunluğundan dolayı misafir devlet başkanlarını taşıyan uçakların pilotlarından bir süre Kızıldeniz üzerinde kalmaları istendi. Bununla birlikte tartışmasız husus, katil Netanyahu'nun, Erdoğan vetosuna takılması ve Şarm el- Şeyh'teki zirveye gelmemesi oldu!
***
Başkan Trump'ın İsrail temasları bir kez daha gösterdi ki… Bugünkü
Siyonist kafa işbaşında olduğu müddetçe
hakiki manadaki barış için daha çok çalışılması
gerekecek. İşin düşündürücü yanı ise
İsrail'e silah ve mühimmat sağlayan, katliamlarına
göz yuman ülke devlet başkanlarının
Şarm el -Şeyh'te bir belgeye taraf görünerek,
adeta kirli ellerini yıkayıp, iki yıldır
yaşananlar temize çekilmiş gibi ülkelerine
dönüp,
"Barışı tesis ettik" diyebilecek iki
yüzlülüğü sergilemeleri olacak!
İşte Türkiye'nin rolü ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın farkı burada ortaya çıkıyor. Ankara,
"Kalıcı ateşkes, İsrail ordusunun işgal ettiği topraklardan çekilmesi, kesintisiz insani yardım ve iki devletli çözüm" hedefinden asla vazgeçmeyeceği gibi insanlığa karşı suç işleyen Netanyahu ve savaş kabinesi denilen çetesinin küresel düzeyde yargılanmasının da peşini bırakmayacak.
Bir kez daha Başkan Trump'a dönecek olursak… İsrail Meclisi'ndeki, her dalga boyunda seyreden hitabı da teyit etti ki onun önceliği para ve
"show business!" yani global popülerlik ve şahsi ego tatmini!