Geçmişte, gazetelerde "Garip amagerçek" denilen çok haber yapılırdı.Şimdi bu tür garip ama gerçekdenebilecek şeylere daha çok siyasette, fondaşmedya ve akademi dünyasında rastlıyoruz.
Mesela, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir bakıyorsunuz "Tezkereye hayır" diyor, sonra sanki tezkereye hayır diyen, hatta "Evet" diyenleri "Cumhuriyete ihanetle" suçlayan o değilmiş gibi şunu söyleyebiliyor: "Kandil'iyerle bir edeceğim."
Yıllarca bu yaklaşımını 15 Temmuz için de sürdürdü. Önce o darbe girişimine karşı halkın destansı direnişini itibarsızlaştırmak için "Kontrollü darbe" dedi, sonra daha doğrusu son dönemde bunları hiç söylememiş gibi "darbe" demeye başladı.
Garip ama gerçek...
Böyle onlarca örnek var. Benzer bir yaklaşımı şimdi akademi dünyasında da görüyoruz. Oralarda olan şeyler çok daha garip... Bu ülkede yıllardır hep "beyin göçünden" şikâyet edilir. Hatta son dönemde İP Genel Başkanı Meral Akşener, "Gençlerinçoğu yurt dışına kaçıyor" gibi büyük(!) siyasi analizler bile yaptı. Oysa hiçbiri hükümetin başlattığı Bilişim Vadisi Projesi'ne, Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi'ne, Uzay Programı'na, milyonlarca genci bir araya getiren Teknofest'e ve Uluslararası Lider Araştırmacıları Programı'na bakmıyor bile... Sadece Uluslararası Lider Araştırmacıları Programı'na bakılsa, Türkiye'ye dönmek isteyen ne kadar "beyin" olduğunu görecekler. Bu programa dünyanın dört bir yanından 250'yi aşkın yetişmiş insan başvurmuş. Bu bilim insanlarından 127'si şu an Türkiye'de "vizyoner projeleri"ni hayata geçirmek için çalışıyor
Birkaç gün önce Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Meclis'te bu bilim insanlarından birinin başına gelenleri anlattı.
İşte o garip ama gerçek hikâye:
"Uluslararası lider araştırma programıyla127 bilim insanımızı ülkemizedavet ettik. Beyin göçünü ağzındandüşürmeyen muhalefet temsilcilerigeçtiğimiz yıl burada yurda dönenaraştırmacılar için ben söylemektenhicap ediyorum, 'ithal bilim insanı' tabirinikullandılar.
Tabii ben bu çirkin bakış açısının münferit olduğuna inanmak isterdim. Ama bilimin evrenselliğinden bihaber bu çağdışı ve bilimdışı zihniyetin bir benzeri şu anda Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanıyor. Bakın size genç bir bilim insanındanbahsedeceğim. Alman Lisesi'nibirincilikle bitirmiş. LisansınıAlmanya'nın en prestijli okullarındanAachen Teknik Üniversitesi'ndetamamlamış. KaliforniyaÜniversitesi'nde araştırmacı olarakgörev almış.
Zürih Enstitüsü'nde doktora çalışmalarını yürütmüş hocamızı, TÜBİTAK Lider Araştırma Programı'yla ülkemize davet ettik. Kendisi yapay zekâ, derin öğrenme ve tıbbi görüntüleme alanlarındaki çalışmalarını Boğaziçi Üniversitesi'ne taşıdı.
Burada etki faktörü çok yüksek bilimsel dergilerde başarılı yayınlara imza attı. Ama gelin görün ki, bu hocamız tam iki yıldır Boğaziçi Üniversitesi'nden kadro alamıyor.
Neden biliyor musunuz? Çünkü devlete ait BoğaziçiÜniversitesi'ni kendi derebeyliği zannedenilkel zihniyeti bir türlü aşamıyoruz. Neymiş, fakültedeki tek tipçi akademisyenlerbu hocayı istemedikçekadro verilemezmiş. Sorsanız akademiközgürlük derler. Kimse kimseyikandırmasın, bu düpedüz akademikfaşizmdir."
Sadece siyasette, bürokraside değil, ekonomiden akademiye her yerde o eski vesayetçi faşist kafa hâlâ etkisini sürdürüyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.