Başkanlık sistemi üzerine notlar (1) Koalisyon sıkıntısı
20.11.2015, Cuma
Önce bir gerçeğin altını çizerek başlayalım.
Türkiye bugün aynı tabandan gelen bir Cumhurbaşkanı ile bir Hükümet'in ortaklığında yönetiliyor. Yani ortada sorun yok. Uyuşmazlık neredeyse sıfıra yakın. Ama ya öyle olmasaydı? Yani ya Cumhurbaşkanı başka tabandan gelse, Hükümet başka tabandan gelseydi? Ya Hükümet tek başına iktidar olamasa, ortada bir koalisyon Hükümeti olsaydı? Sorular uzayıp gidiyor. Ama "ya öyle olsa..." diye başlayan her bir cümlenin ardında tek bir gerçek yatıyor. O da Kriz!
Türkiye 1950'den bu yana sadece 4 dönemde istikrarı yakaladı.
• 1950-1960 arasında Menderes'li dönemde
• 1964-1970 arasında Demirel'li dönemde
• 1983-1990 arasında Özal'lı dönemde ve
• 2002'den bu yana Ak Parti'li yıllarda...
1923-1950 arasını tek partili ve kuruluş dönemi kabul edersek sadece 35 yıl istikrar yaşandı Türkiye'de.
1950'den bugüne geçen 65 yılın 30 yılı ise koalisyonlara esir kalındı.
Daha da önemlisi koalisyonlu yıllar hep istikrarlı dönemlerin ardından geldi.
Yani istikrar devirlerinde yükselen ekonomi hemen ardından başlayan koalisyonlarla çöktü.
1960'ta Menderes yıkıldıktan sonra IMF'ye mahkum olundu, 1970'te Demirel hükümeti darbe ile devrildikten sonra bir diğer darbeye kadar 10'larca kez hükümetler kuruldu - yıkıldı, 1990'dan 2002'ye kadar geçen 12 yılda ise 12 Hükümet değişti.
Bugün 64'ncü Hükümet yolda. Kaba bir hesap yapalım. Her hükümetin normal şartlarda 4 yıl yönetimde kalması gerektiğinden hareket edelim. 63 hükümet çarpı 4 eşittir 252...
Yani eğer yerleşmiş bir demokrasimiz olsaydı 64'ncü Hükümeti kurduğumuz gün Cumhuriyetin 252'nci yıl dönümünü kutluyor olmamız gerekirdi...
Oysa daha Cumhuriyet 92 yaşında.
Yani demokrasimiz tam 160 yıl geriden geliyor.
İşte aradaki bu devasa farkı bir an önce kapatmak gerekiyor.
bunun yolu da koalisyonlara son vermekten geçiyor.
Peki koalisyonlara son vermekle, başkanlık sisteminin nasıl bir ilgisi var?
Şöyle; Başkanlık sisteminde koalisyon ihtimali sıfır. Çünkü; Başkan halk tarafından seçiliyor kendi kabinesini kuruyor. Ama parlamento işlevini sürdürüyor. Kesin kuvvetler ayrılığı olduğu için yürütme ve yasama birbirinden kesin çizgilerle ayrılıyor. Yürütmenin başı Başkan oluyor. Yasamada da tüm siyasi partiler aldıkları oy oranında temsil ediliyor. Yani meşhur baraj sorunu ortadan kalkıyor. Seçim barajı sıfıra kadar inebiliyor. Dolayısıyla Meclis (yasama) kendi işini yapıyor, Hükümet (yürütme) kendi işini yapıyor.
Özetle Başkanlık sistemi Türkiye'de 10'larca yıldır süregelen koalisyon riskini sıfıra indiriyor ve krizleri kalıcı olarak sona erdiriyor. İşte Türkiye bu yüzden Başkanlık Sistemi'ne ihtiyaç duyuyor. Ama sadece bu yüzden de değil...
Bu köşeden Başkanlık Sistemi'nin ne anlama geldiğini anlatmaya devam edeceğim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.