Başkan Erdoğan, daha önce de birkaç kez Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda dünyada yaşanan adaletsizlikleri dile getiren konuşmalar yapmıştı. Ancak bu kez çok daha somut ve net konuştu. Hem de bunu onların kendi evinde, onların dünyaya yaşattıkları adaletsizliği, eşitsizliği, çevre yıkımını, mülteci sorununu, terörle ilişkilerini yüzlerine haykırarak yaptı.
Dünyanın adalet ve merhamet üreten yeni bir sisteme ihtiyacı olduğunu "dünyabeşten büyüktür" diyerek bir kez daha hatırlattı. Ve deyim yerindeyse orada dünyanın mazlum halklarının, adalet isteyenlerin, çevrecilerin, eşitlik yanlılarının sesi oldu.
O metinde dile getirilenler aslında geçen yüzyılda solun, sosyalistlerin, biraz da sosyal demokratların ütopyasıydı. Bir anlamda "dünyanın mazlumları birleşin" çağrısıydı.
Ne yazık ki bu çağrıyı, son 30 yılda rotası kayan, gerçeklerden koparılan Türkiye ve dünya solu görmedi, görmek istemedi. Hele sol olmayan CHP'nin görmesi hiç mümkün değil.
Oysa Türkiye'den muhafazakâr demokrat bir liderin çıkıp dünya egemenlerinin yüzüne haykırması, küresel çağın yeni manifestosuna imza atması, ülke ve mazlum halklar adına önemli bir hamleydi.
Dünyanın geleceği o manifestoda yer alan fikirler üzerinde şekillenecek. Birkaçının altını çizmekte yarar var. Başkan Erdoğan, önce çok temel bir uyarıda bulundu: "Bugün uluslararasıcamia, geleceğini tehdit eden terör,açlık, sefalet, iklim değişikliği gibisorunlara kalıcı çözüm üretme kabiliyetinigiderek yitiriyor"
Sonra da bu sonucu yaratan sorunları sıraladı. İlk sırada gelir adaletsizliği vardı: "Dünyanın şanslı bir azınlığı dijitalteknolojiyi, robotları, yapay zekayı,obeziteyi tartışırken, 2 milyarı aşkıninsanın yoksulluk, 1 milyara yakın insanınaçlık sınırının altında yaşıyor olmasıçok acıdır. Şayet her birimiz güvendedeğilsek hiçbirimizin güvende olamayacağıgerçeğine sırtımızı dönemeyiz. Bukürsüden yıllardır insanlığın kaderininsınırlı sayıdaki ülkenin ihtiyarına bırakılamayacağınısöylüyorum. Burada,sizlerin huzurunda tekrar ediyorum,dünya beşten büyüktür."
Böyle bir dünyada "Dakikada 13 kişininhava kirliliğinden öldüğü" gerçeğineve milyonlarca insanın da mülteci olduğunadeğiniyor ve sözü Aylan bebeğe getiriyordu: "Aylan bebeği dünya çok çabukunuttu. Unutmayın ki bir gün ola kiaynı durum sizlerin de başına gelebilir. Çünkü Aylan bebekler bir değil, binler,milyonlar..."
Konuşmasının önemli bir kısmını da çatışmabölgelerine ayırdı. İsrail'in Filistin'de yaptıklarından,Myanmar'da, Libya'da yaşananlardansöz etti ve BM'nin işlevini sorgulayanşu soruyu sordu: "Birlemiş Milletler'inİsrail ile almış olduğu kararlar uygulamayageçiyor mu, hayır geçmiyor. Peki,o zaman Birlemiş Milletler ne işe yarıyor?"
Dünyada teröre karşı hastalıklı bir yaklaşımolduğuna dikkat çekiyor ve açık tavırkoyuyordu: "Yeni Zelanda'da Müslümanlarıhedef alan terör saldırısı ne kadar yanlışsaSri Lanka'da Hıristiyanları veyaAmerika'daki Yahudileri hedef alanterör eylemleri de o kadar yanlıştır. Buhastalığın adeta bir çılgınlık haline dönüşmesininbirçok sorumlusu vardır. Sorumlularınen başında, bu tür eğilimleri tahrik ederekoy kazanmaya çalışan popülist siyasetçilerile ifade özgürlüğü bahanesiylenefret söylemlerini normalleştiren çevrelergeliyor."
Ve bu tarihi konuşma şu temenniyle bitiyordu:
"Adalet, ahlâk, vicdan temelindeyeniden yapılandırılacak bir BirleşmişMilletler ve özellikle de GüvenlikKonseyi, insanlığa yeniden umut verecektir."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.