CHP’de ihanetin anatomisi! Sırdaşlar ihbarcıya danışmanlar itirafçıya dönüştü
Son dönemde CHP'de yaşanan parti içi kriz, yolsuzluk ve rüşvet skandalları gündemdeki yerini koruyor. Beşiktaş Belediyesi’ne yönelik yolsuzluk soruşturması tamamlanırken, iddianame bugün açıklanıyor. Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür, eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve kurduğu çıkar şebekesiyle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. İşte detaylar…
CHP'li belediyelerdeki yolsuzluk, parti içi kriz ve koltuk savaşları kamuoyunda konuşulmaya devam ederken, Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve kurduğu çıkar şebekesiyle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu (AHABER ARŞİV)
İşte Mahmut Övür'ün "CHP'de ihanetin anatomisi" başlıklı yazısı:
Bugün Beşiktaş Belediyesi'ndeki "yolsuzluk" iddianamesi açıklanıyor. İBB iddianamesi de yakında geliyor. Bu iki iddianame CHP'nin nereye sürüklendiğinin fotoğrafını ortaya koyacak.
Ancak CHP yönetimi hâlâ nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığının farkında değil. Bu nedenle sona yaklaşılırken olup bitenleri daha önceki bir yazımı yenileyerek hatırlamakta yarar var.
CHP Genel Merkezi
CHP'nin son yıllarda yaşadığı kadar derin, katmanlı ve çok aktörlü bir ihanet hikâyesi daha önce hiç yaşanmadı. İhanet edenin ettiğiyle kaldığı değil, aksine birbirini gammazlayarak kendi koltuklarını kurtarmaya çalıştığı bir sürece tanıklık ediyoruz.
Bu tablonun ilk fragmanını "Hançerlendim" diyerek bizzat bir önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu duyurmuştu. O hançer hiç unutulmadı. Sonra roller değişti ve benzer bir feryat Silivri'den Ekrem İmamoğlu'ndan geldi: "Beni betona gömmek istiyorlar..."
Eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu (AHABER ARŞİV)
Ne var ki asıl mesele, bu iddialı cümlenin arkasına saklanan "gerçek"ten ibaret: İmamoğlu'nun kurduğu özel çıkar ağı artık çöktü ve o çöküşün molozları altında, bir zamanlar en güvendiği isimler birbirini ezerek hayatta kalma çabasında. Suç dosyaları kalınlaştıkça, sırdaşlar ihbarcıya, danışmanlar itirafçıya dönüştü. Bu yaşananlar bir siyasi mağduriyet hikâyesi değil; bu bir sistem çöküşü. Ve bu sistemin kurucusu bizzat kendisi: Rüşvet, usulsüzlük, ihale oyunları... Başkan Erdoğan'ın deyimiyle "yağma düzeni"nin içyüzü artık ortada.

BELGELİ İTİRAFLAR
İmamoğlu'nun A Takımı'ndan neredeyse itirafçı olmayan kalmadı. Paraya boğulan, siyasi olarak parlatılan isimlerin dosyaları birer birer açıldı. Bugün etkin pişmanlık sırasına giren bu kişilerin üzerine gidilmeseydi; kim bilir yarın bakan, müsteşar ya da büyükelçi yapılmak üzere hazırlanıyor olabilirlerdi. Çekirdek ekibin önemli ismi Ertan Yıldız: "Ekrem İmamoğlu tüm parasal sistemi doğrudan takip ederdi. Tahsilatlar Fatih Keleş'te toplanırdı. Bu paralar Florya'daki başkanlık konutuna getirilirdi."
Adem Soytekin
Sıvacılıktan "finansal büyümeye" hızlı bir geçiş yapan Adem Soytekin: "Fatih Keleş'ten alınan paraların bazı milletvekillerine devredildiğini biliyorum. Turan Taşkın Özer, İmamoğlu'nun talimatıyla bağış makbuzu talep etti, biz de verdik."
İronik ama gerçek: Sarıyer'de değeri 50 milyon doları aşan villaları sadece 15 milyon liraya İmamoğlu İnşaat'a devreden kişi Ali Nuhoğlu... Sadece bu da değil. Alacaklarını tahsil edebilmek için milyonlarca lira rüşvet verdiğini ifade etti. Dekontları da unutmadı. Malum, belgeli konuşmak daha "şık" duruyor. Ali Bey'in ifadesinden sonra, "Birilerine yolsuzluk yapmanın da estetik bir yanı varmış" dedirtecek kadar rafine bir rezalet profiliyle karşı karşıyayız. Sanırsınız iş dünyası değil, mafya dizisi.
Rakamsal gerçekliğin en ağır aktörlerinden biri de işadamı Ahmet Sarı: "Ertan Yıldız'a 9 kez, Fatih Keleş'e 17 kez elden toplam 232 milyon TL verdim."
Böyle belgeli onlarca itiraf var.
Aziz İhsan Aktaş (AA)
YAPI TAMAMEN ÇÜRÜMÜŞ
Bu ifadelerle birlikte; Murat Abbas, Seyfi Beyaz, Murat İlbak, Süleyman Atik, Burak Korzay, Yakup Öner ve Aziz İhsan Aktaş gibi onlarca ismin verdiği belgeler sayesinde sistemin sadece bireysel değil, kurumsal düzeyde çürümüş olduğu artık çok net. CHP bu gerçeği duymak istemese de iddianameyle duymak zorunda kalacak. Hem de "ahtapotun dış bağlantıları" ve daha fazlasıyla.
Belki de işin en dramatik tarafı şu: Bu "sistem" kendi içindeki güç savaşlarıyla çökmeseydi, biz bugün bu rezillikleri hâlâ bir "başarı öyküsü" olarak dinliyor olacaktık. Ama gerçek ne PR ile ne de Silivri'den gönderilen mesajlarla veya medet umulan Brüksel'den atılan sloganlarla örtülebilecek gibi değil.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN





