Kudüs bahsi her açıldığında yakın tarihte hep rastlanan ismin RecepTayyip Erdoğan olması tesadüf değil. Konu, bugünlerde İsrail'in soykırımcı Başbakanı Netanyahu'nun bir beyanatıyla yeniden gündeme geldi. Eli kanlı Netanyahu, "Burası, sizin değil, bizimşehrimiz Sayın Erdoğan. Her zamanbizim şehrimiz olacak. Bir dahabölünmeyecek" dedi.
Peki ama buna neden gerek duydu?
Açık kaynaklara göre Netanyahu canisi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasına atıfla o açıklamayı yaptı. Tarih, 1 Ekim 2020... Yer, TBMM.Erdoğan, yeni yasama yılının açılışındaKudüs bağlamında, şu mesajı verdi: "... Kudüs bizim şehrimizdir,bizden bir şehirdir. İlk kıblemizKudüs'teki El Aksa ve Kubbet'üsSahra da inancımızın sembol mescitleridir.Ayrıca bu şehir, Hristiyanlığınve Museviliğin kutsal mekânlarına daev sahipliği yapıyor. Kudüs'ün ve bölgeninbinlerce yıllık sakinleri olanFilistin halkının topraklarının işgaledilmiş, hak ve hukuklarının çiğnenmişolması da bu meseleyle yakındanilgilenmemizi gerektiriyor."
Yani... Erdoğan dün ne söyledi ise bugün de o çizgide ilerliyor. İşin daha ilginç yanı ise 1998'edayanıyor...
İsrail'in, her türlü ağır sıfatı hak eden Başbakanı, 27 yıl önceki bir talebini önceki gün yine dillendirdi. Dönemin Başbakanı (merhum) Mesut Yılmaz'dan ne istediğini ve aldığı cevabı paylaştı. Esasen, talebinin reddedilmesinde, o tarihte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan'ın siyasal duruşunun ve halkta bulduğu karşılığın ne kadar etkili olduğu da gözler önüne serildi.
Malûm şahıs, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Silaom Tabletini istediğini, karşılığında İsrail'deki tüm Osmanlı eserlerini vermeye hazır olduklarını ancak Erdoğan faktörü nedeniyle amacına ulaşamadığını itiraf etti.
Bahse konu tablet, arkeoloji açısından Yahudi tarihinin en eski yazılı belgelerinden biri kabul ediliyor. MÖ. 8. yüzyıla tarihlenen, Kudüs'teki Siloam Tüneli içinde bulunan İbranice yazıtta, Kudüs'ün su ihtiyacını karşılamak için açılan tünelin inşası tasvir ediliyor. Ama asıl kurgu, Kudüs'teki tüm inanç dokusunu silme ve kenti sadece Yahudilere aitmiş gibi gösterme sinsiliğinde düğümleniyor. Bu veriler ışığında siyasi hafızamızbizi ister istemez 2007 yılınagötürüyor.
Öngörüleceği üzere devrede yine Erdoğan var. 2007'de Başbakan olan Erdoğan'ın talimatıyla 8 kişilik uzman ekip Kudüs'e gidiyor. Mescid-i Aksa çevresindeki kazıları yerinde inceleyip rapor yazıyor.
Katil Netanyahu, daha birkaç gün önce Mescid-'i Aksa'nın altını oyan o tünellerde ABD Dışişleri Bakanı Rubio ile fotoğraf verirken, asli niyetini de gizlemiyor.
Neden?
Çünkü 18 yıl öncesindeki Türkiye Cumhuriyeti damgalı raporda, Mescid-i Aksa çevresindeki tünel kazılarının hem tarihi katmanlar hem de yapıların temel stabilitesi açısından risk oluşturduğu belirtiliyor. Kazıların, Aksa'nın hemen altına ulaşma ihtimali bulunduğu, yeraltındaki boşlukların yapının çökmesine yol açabileceği uyarısına yer veriliyor!
Lakin Siyonist ideoloji, "Yahudilerinata yurdu!" olarak Kudüs'ü ve özellikleTapınak Tepesi'ni sembol olarak kabulediyor. O nedenle Süleyman Mabedi'ninkalıntılarını bulacağı iddiasıyla Harem-iŞerifi temelinden kaldırmayı amaçlıyor. Ve benim şahsi kanaatime göre... Abdülhamit Han, Kudüs'ü ve ilk kıblemizi koruma pahasına ne kadar bedel ödedi ise Erdoğan'ın dün ödediği, bugün de ödetilmek istenen bedellerin odağında vaat edilmiş topraklar hezeyanını içeren planlara karşı çıkışı, küresel adalet arayışı ve bölgemizdeki mazlum/mağdur halklara ilham kaynağı olması yatıyor!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.