Dünyada ve özellikle Türkiye'nin yakın çevresinde önemli olaylar yaşanıyor. Suriye'de Aleviler üzerinden kurulan pusuya rağmen pusucuların da ezberini bozan Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Mazlum Abdi arasında tarihi bir anlaşma imzalanıyor. Ezberi bozulanlar arasında "Öcalan'ın silah bırakma çağrısıYPG'yi kapsamıyor" diye sevinç çığlıkları atanlar da var.
Biraz ötede Suudi Arabistan'ın Cidde şehrinde ABD-Rusya ve Ukrayna arasında 4 yıldır süren savaşa son verme adımları devreye giriyor.
Batı yakasında ise ABD'nin sıkıştırdığı Avrupa Birliği ülkeleri, yeni bir güvenlik mimarisi için Türkiye'nin kapısını çalıyor.
Dahası hiç hesapta olmayan ABD ile Rusya arasında küresel dengeleri de sarsacak yeni bir yakınlaşma yaşanıyor.
Bütün bunlar Türkiye'nin ve Başkan Erdoğan'ın gündeminde...
Bir de dönün CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in ve onu "etkisiz eleman"a dönüştüren, cumhurbaşkanı adaylığını CHP'ye dayatan İBB Başkanı Erkemİmamoğlu'nun gündemine bakın. Sadece onlar da değil, aktif görünen birkaç CHP'li hariç hiçbirinin gündeminde bu bölgesel ve küresel gelişmeler yok.
İmamoğlu o yüzyıllık tarihiyle övünen CHP'ye öyle bir oyun kurdu ki parti gerçek anlamda "tek adam"a mahkûm olacak bir noktaya geldi. Bu gerçeği de bizzat CHP'liler söylüyor. Eski CHP Genel Başkanı Yardımcısı BülentKuşoğlu, çıktığı bir televizyon programında aynen şöyle diyor: "Şu anda Ekrem Bey yüzyıllıkbir partinin her şeyini belirleyenvaziyette. Genel başkanıbelirledi, parti meclisi üyelerinide belirledi, şimdi cumhurbaşkanıadayını da belirlemekistiyor. Bir şey kalmadı geriye.Parti organları zaten çalışmıyor."
Hakkını teslim edelim, adına ister "kasaba siyaseti" deyin ister moda deyimle post truth siyaset deyin fark etmez; İmamoğlu bu siyaseti "iyi" yapıyor. CHP gibi bir partide artık kimse onun dışında hareket edemiyor. Bırakın delegeleri veya milletvekillerini, CHP Genel Başkanı Özgür Özel bile onun çizdiği sınırların dışına çıkamıyor. Daha vahimi, farkında değil ama MansurYavaş da o sınırların içinde siyaset yapmaya mahkûm durumda.
Peki bunu nasıl başarıyor? Yeni bir siyaset üreterek mi yoksa alicengiz oyunlarıyla mı?
Bu sorunun cevabını bulmak için İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı aday adaylığıyla ilgili yürüttüğü "tek adamlık" önseçim kampanyasına bakmak yeterli. Özellikle Antalya konuşmasını dikkatle izledim. Doğrusu Aziz Nesin'in Zübük kahramanı bile bu kadarını başaramaz. Bırakın Türkiye'nin çevresinde veya dünyada olup bitenlere değinmeyi, bu ülkenin 50 yıllık baş belası terörü devreden çıkaran "terörsüz Türkiye" projesiyle ilgili bile tek kelime etmedi. Herhalde "kent uzlaşısı" yaptığı dostlarına çok bozuldu. Ama buna rağmen İstanbul'da AK Parti'nin yaptığı hizmetleri tüketen bir mirasyedi olduğunu unutarak içi boş büyükbüyük laflar etmeyi ihmal etmedi. Böyle giderse Türkiye'ye bir şey olmaz ama ortada ne yüzyıllık CHP ne "emanetçi" Özel kalır ne de pusuda bekleyen Mansur Yavaş'ın esamisi okunur.
Sanıyorum bu yüzden BaşkanErdoğan, Özel'le ilişkisini askıyaalıyor ve uyarıyor: "Kendi belediye başkanlarındanayar yiyen, şakşakçılıktaselefini çırak çıkartan bir kişiyibiz niye muhatap alalım? Bakınüzülerek ifade ediyorum, SayınÖzel kendisine açılan krediyihar vurup harman savurmaktadır.Bu gidişle sıfırı tüketmesi,iflas bayrağını çekmesi, tıpkıselefi Bay Kemal gibi siyasettenibretlik bir şekilde alaşağı edilmesiyakındır."
Mansur Yavaş'ı da aynı akıbet bekliyor!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.