Meclis Komisyonu'nda bulunan 4 parti nihayet raporlarını yazdı. Böylece yıllardır başta CHP'nin ısrarla seslendirdiği "Kürt sorunu Meclis'te çözülmeli" tezi açısından bir ilk adım atılmış oldu.
Siyasi partilerin Kürt meselesiyle ilgili yaklaşımlarını açıklamaları, onu rapora dökmeleri elbette önemli bir gelişme.
Ancak ortada garip bir durum var. Süreci başlatan MHP ve AK Parti dışında kimse elini taşın altına koymadığı gibi komisyonun işlevi konusunda da bilinçli bir karşı tavır sergileniyor.
CHP hazırladığı raporla bırakın kendi deyimiyle "Kürt sorunu"nun çözümünü, terör ve şiddetin devreden çıkması için bile tek öneri getirmiş değil. Anlaşılan niyetleri yok.
En basiti yolsuzluk iddiasıyla yargılanan başkanlarını öne sürmesi, "kayyum" meselesini bir şart olarak seslendirmesi sürece inanmadığının göstergesi.
Aslında bu konuyu soruna dönüştüren CHP hiçbir zaman meselenin gerçek çözümünden yana olmadı. Bugün de farklı davranmıyor.
Ama asıl şaşırtıcı olan bir anlamda CHP'nin Kürt versiyonu alan DEM Parti içindeki bazı aktörlerin, Kandil baronlarının son günlerde birer süreç sabotajcısı gibi davranmaları.
Onlar da tıpkı Bursa'da LeylaZana'ya karşı yürütülen ırkçı saldırılarıaratmayan bir dil kullanıyor.Tuhaf olansa bu işin öncülüğünüAvrupa veya Kandil'e paralelÖcalan'ın yanındayken cezaevindençıkan iki kişinin yapıyor olması.Türkiye'yi il il dolaşıp adeta zehirsaçıyorlar.
Şu sözleri, "barış süreci" adına söylenmiş olabilir mi?
Veysi Aktaş: "90'li yıllarınruhuna yeniden dönmemizlazım. Kim örgütlenirse okazanacak. Eğer biz örgütlenirsekbiz, onlar örgütlenirse onlarkazanacak..."
Çetin Arkaş: "Biz faşist bircumhuriyetle entegre olmayız.Biz otoriter, zalim bir cumhuriyetleentegre olmayız."
Akıl alır gibi değil; "Entegreolun" diyen, bütün siyasi iddialarındanvazgeçtiğini açıklayan, "Toplumve devletle bütünleşin" talimatıveren Öcalan değil mi? Bunlar,Öcalan'ın bütün tezlerini, 27 Şubatmanifestosunu yerle bir eden sözler.
Önce gidip Öcalan'a söyleyin, toplumu kışkırtmayı, siyaseti zehirlenmeyi de bırakın.
Tabii burada asıl cevabı Öcalan'ın vermesi gerekiyor. Silahların sembolik olarak yakılması önemli ama aslolan silahların hem fiziki hem de zihinlerde yok edilmesi. Bunun sorumluluğunu da bu sürecin önemli aktörü olan Öcalan ve DEM Parti üstlendi ama görünen o ki tıpkı çözüm sürecinde olduğu gibi yine siyasi aktörler dinlenmiyor. Şu da merak ediliyor: DEM Parti adına süreci yöneten Pervin Buldan ve MithatSancar gibi makul isimler bu olup bitenlere ne diyor, hiç mi rahatsızlık duymuyorlar?
Daha önemlisi, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum'un komisyon tarifi ortada: "Geçiş sürecinde bir demokrasipazarlığı olmaz. Demokrasipazarlığı çabası geçiş sürecininesası açısından kökten yanlışolur. Geçiş süreci hukukunihai pratik teyitlere bağlı olarakmünfesih terör örgütününaktif ve destek unsurlarına yöneliksoruşturma, kovuşturma veinfaza ilişkin düzenlemeler iletoplumla bütünleşme konularıylasınırlıdır."
Buna itirazınız varsa açıkça söyleyin, karnınızdan konuşmayın.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.