CHP'nin İstanbul seçim sonuçlarına itiraz hakkına saygı göstermeyeceğinin en somut örneğini bizzat Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu verdi. "YSK, alacağı bir kararla yaTürkiye'yiaydınlığa çıkaracaktırveyaTürkiye'yi kaosasürükleyecektir."
Hukuki süreceböyle bakan birsiyasi aklın tahammülsüzlüğüdoğrusukimseyi şaşırtmıyor. Daha başından itibaren hukuki sürece inanmayan ve daha vahimi "kaos"la tehdit eden bir siyasi ekip var.
Oysa ortada 29 binden 13 bine inen oy farkı, oy kaydırmaları ve seçim sandık kurullarına usulsüz atamalar gibi çok ciddi iddialar var. En azından bunlara yapılan itirazların sonucunun beklenmesi gerekiyor. Ama ne mümkün. Ortaya çıkan bütün usulsüzlükler ya maddi hata denilerek geçiştiriliyor, ya da hiç yokmuş gibi davranılıyor.
Tek dertleri "mazbata"
Bu işin görünen siyasi mimarıKılıçdaroğlu'ysa, sokaktaki yürütücüsüde bizzat İstanbul adayı Ekremİmamoğlu. Bunun ilk işaretini de seçiminikinci günü Anıtkabir'e gidişiyle göstermişti.
Sonraki bütün hareketleri de farklı olmadı. Rakibi Binali Yıldırım süreci sakin ve soğukkanlı izleyip, YSK kararını beklerken, İmamoğlu toplumun sinir uçlarına dokunmayı sürdürdü. Meydanlara inerek gergin sosyolojisini açık açık "kışkırtan" bir süreç yönetti.
İmamoğlu'ndan toplumu kucaklayıcı bir siyasi aktör çıkmayacağı o kadar açık ki.
Seçimlerde "organize bir kötülükyaşanmıştır" diyen Yıldırım,İmamoğlu'nun bu tavrını şöyle değerlendiriyordu: "Ben bu noktadaşunu anlayabilmiş değilim. Tahammülsüzlük var ortada. 'Seçimi kazandık mazbatayı verin'diyor. Bunun kararını sen mi vereceksin. Seçimin kazanıldığınınkararını veren YSK'dır. Belediyebaşkanıyım diye kart bastırıpAnıtkabir'e bu unvanla imza atarsan,miting yaparsan YSK'nın vereceğikararı etkilemekten başka neyaparsın."
İmamoğlu açık açık, Türkiye'denküresel arenaya taşınacak bir Venezüellaçıkartma çabasında. Futbola siyasetkarıştırarak, Beşiktaş-Başakşehirmaçında kitleleri "Mazbatayı ver. Mazbatayı ver" diye bağırttı. Bu çabayı, en son Fenerbahçe Galatasaray derbisinde de sürdürdü. Oraya giderek toplumsal gerilimi arttırma ihtimali, hem sokaktaki insanı hem de yetkilileri kaygılandırdı. Bu kaygı nedeniyle kendisini arayan Fenerbahçe ve Galatasaray Kulüp Başkanlarının tavrını bakın nasıl kullandı.
Önceki gün gazeteci Nagehan Alçı'yı arayarak şöyle diyordu: "Kulüpleri arayıp tehdit ettilerNagehan Hanım. Hem Beşiktaş'a,hem Fenerbahçe'ye İmamoğlumaça gelmesin diye telefon açıldı."
Hangi yetkilinin niçin ve ne gerekçeyletelefon açtığı çok sürmez ortayaçıkar ama sorun bu hassasiyeti bile"tehdit" olarak kullanan bir siyasetçiylekarşı karşıya olduğumuz gerçeğidir.
Futbol gibi kalabalıkları bir araya getiren, riski yüksek bir etkinlikten kaos ve kargaşa çıkmaması için yapılan bir uyarıyı, bir siyasetçi, "tehdit" olarak yorumluyorsa ve bunu siyasete tahvil ediyorsa, sadece o siyasetçiye değil asıl arkasındaki akla bakmak gerekiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.