En başa dönelim; artık hiçbir takım iyi oynamak zorunda değil. "Öyle miböylemi" diye bizler kendi aramızdatartışıyoruz ama öncelikkazanmak haline geldi.
Erol Bulut da Fenerbahçe takımı da bunun farkında. Daha dengeli oyunla rakibin etkinliğini en aza indiren direnci göstererek önceliği gol yememeye verdiler. Bu seçiminilk nedeniPerotti, Samatta veValencia üçlüsünü bir araya getirememeleriydi. Hücumda yeterli kaliteyi yaratamayınca, mücadeleyi ön plana çıkartmak gibi bir normale döndüler.
Son üç karşılaşmada ciddi oyuncu performansları almaya başladılar. Pelkas ve Ozan öne çıktı. Thiam taktik oyuncusu gibi santrfora geçti. Valencia'nın da oyunun içine girmesiyleaz ama öz ataklar geliştirdiler,skor aldılar.
Kazanma formülünde topu rakibe vermek varsa, bundan çekinmedi Erol Bulut. "Büyük takım böyle mi oynar?" bakışında taraftar haklıdır ama üç puan stratejisi neyi gerektiriyorsa, onu yapacaksın. Erzurum'da oynamak zordur. Yüksek rakım, oksijen azlığını getirir. Üstünebir de "donmuş" zemin varsa, tempoluoynamak zaten intihar gibibir şey. Oyuncu ne kadar nefes alsa yetmez, gözleri kararır. Ev sahibi olmasına rağmen, üst üste gelen üç adale sakatlığı da Erzurumspor'un belki de yanlış krampon çivisi seçmesinden.
Maçın hikâyesi aslında ikinci golle bitti. İlk golün pasını veren Pelkas, son sözü de söyledi. Rakibin tüm arzusunu ve ümidini bitirdiler. Ama gollerin ateşini yakan SinanGümüş'tü.
Mert Hakan'ın kazandıran golü atması, bundan sonraki maçlarda yükünü hafifletir. Caner Erkin'in gereksiz sarı kartı artık klasik oldu, akıllanacak gibi değil. Dörtte dört geldi, dertlerbitti mi? Kazanmanın formülünücebine koyan bir Fenerbahçe varen azından.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.