Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İBB tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen '29 Mayıs İstanbul'un Fethi Özel Programı'ndaki konuşmasında, 'öğren de gel' sözünün önemini bir kez daha hatırlattı…
16 senedir ülkeyi idare eden ve bu sürede ülkenin ciddi bir mesafe almasını sağlayan kadro ve liderin karşısına çıkan adayların, konuşacakları konular hakkında daha detaylı araştırmalar yapmaları yani 'öğrenip te gelmeleri' gerekirdi, ama olmadı.
Kampanyalarını objektif gerçekler yerine oluşturabileceklerini düşündükleri algılar üzerine bina etmeye niyetli olanların, araştırma-inceleme konusuna eğilmeleri beklenemezdi elbette…
İstanbul'da yaşayanlar Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Geçidi devreye girdikten sonra, şehrin trafiğinde belirli bir rahatlama olduğunun farkındalar elbet. Bu konudaki gelişmelerle ilgili istatistiki bilgileri aktarmaya bile gerek yok.
Aynı şekilde gittikçe gelişmekte olan Metro şebekesi yanında, Tramvay ve Metrobüs'ün toplu taşıma konusunda sağladığı imkanların da hepimiz farkındayız.
Yeşilköy ya da Sabiha Gökçen havalimanını sıklıkla kullananlar da, bu alanların artık zorlandığını biliyorlar. Dolayısıyla diğer faydaları bir yana, yeni ve daha büyük bir havalimanının artık ciddi bir ihtiyaç olduğu konusunda itirazı olan yok gibi.
Yapılmakta olana İstanbul-İzmir Otoyolu'nun önemli unsurlarından birisi olan Osmangazi Köprüsü'nün İstanbul'dan özellikle de Marmara ve Ege Bölgesi'nin başlıca şehirlerine gidiş-gelişi ciddi ölçüde rahatlattığı da bir vakıa.
Sor ki niye?..
Söz konusu projelere karşı olanlar, başlangıçta çiçek-böcek edebiyatı üzerinden iş görmeye çalıştılar. Şimdilerde bunların ciddi manada ihtiyaç karşılamakta olduğunu bildikleri için olsa gerek, karşıtlıklarını dile getirirken hafiften bir utanç duydukları gözlemlenebiliyor.
Ancak, konuyu bilmedikleri ya da milletimizin anlamayacağı düşüncesiyle bu büyük girişimlerin Yap İşlet Devret (BOT / Built-Operate-Transfer) usulü ile gerçekleştirilmesine itiraz edenlerin sayıları daha fazla.
Devletin tek kuruş borç almadan gerçekleştirdiği büyük projelerin, eğer borç alınarak yapılsaydı kaça mal olacağı ve alınan borcun ne gibi sıkıntılar doğuracağı gibi konuları araştırma zahmetine girmiyorlar bunlar…
Bunun yerine, bunların işletme süresi içerisinde garanti edilen geçiş sayıları üzerinden yüzeysel bir şekilde meseleye yaklaşarak, devleti yönetenlere 'neden borç alarak yapmadınız?' sorusunu soruyorlar, lisanı halleriyle...
Mevcut durumda 'İMF'den borç almanın daha iyi olabileceği' gibi akla ziyan yorumlarda bulunabilenler de var.
Dış mihrakların iflah olmaz Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti karşıtlıklarının temel sebepleri arasında, dünyanın değişik ülkelerinde uygulanan Yap-İşlet-Devret usulünü Türkiye'de başarıyla uygulamasının özel bir yeri olduğu kesin.
Ekonomik istikrar sayesinde, yerli ve yabancı konsorsiyumlarca gerçekleştirilen on milyarlarca dolarlık projeler söz konusu. Büyük projeler devletin borçlanması suretiyle yapılsa idi büyük avantajlar sağlayabilecek çevrelerin 'Yap-İşlet-Devret' usulüne düşmanlıkları, normal…
Çünkü, büyük miktarda ve yüksek faizlerle borç verecekleri ülkemize, eskiden olduğu gibi emirler de verebileceklerdi!..
Ancak, 'yaptırmam, yıkarım, iptal ederim, durdururum' gibi sözlerle, hem büyük projelere ve hem de bunların 'yap-İşler-Devret' usulü ile yapılmasına karşı çıkan adayları anlayabilmek çok zor…
Bunlar hakkında milletimizin ne düşündüğünü 25 Haziran'da göreceğiz inşallah. Ancak yine de şu konuları öğrenip te gelseler, iyi olacak!..