Birilerinin bölgemizi kendi menfaatlerine yarayışlı bir şekilde dizayn etme merakı, eski ve acı bir hikayedir. Yeni süreçte aynı merakın yeniden nüksettiğine şahit oluyoruz. İşin garip tarafı, bölgemizi dizayn peşindeolanların ülkemizi de kendiamaçları doğrultusunda yönlendirmek istemeleri.
Ancak, ülkemizi yönetmekte olanların eski alışkanlıklara prim vermedikleri malum. Bu yüzden, birilerininülkemiziyönlendirmetaleplerine önce kibarca amagerektiğinde de oldukça sert birşekilde karşılık veriyor ve bu sebeple de pek sevilmiyorlar.
Bu sevilmeme durumu, bölge ve ülkemizle ilgili hesapları olanlar açısından pek sakil de durmuyor aslında. Adamlar kendi menfaatleri için koşturuyor ve gelişmeler arzu ettikleri yönde seyretmediği için de bozuluyorlar tabii...
Ancak, ülkemizi yönetenlerin biziistedikleri gibi yönlendirmekisteyen dış güçlere karşı çıkışınabozulanlar arasında içimizden birilerininde olması, meselenin en önemli noktası.
Konuyu mesela futbol karşılaşması üzerinden anlatmak gerekirse, şöyle bir örnek düşünebiliriz: Bizim takım herhangi bir kupa için çeşitli karşılaşmalara katılıyor. Bunlardan bazıları iç sahamızda bazıları da deplasmanda gerçekleşiyor, normal olarak.
Dışarıda yaptığımız maçlara fazla taraftar götüremiyoruz. Oralarda bulunanları da rakip takımlar sahalara aldırmamaya çalışıyorlar. Normalde bu duruma müdahale etmesi gerektiğini düşündüğümüz uluslararası kuruluşlar da, söz konusu bizim takım olunca taraftarsız oynamamızı normal karşılıyorlar.
Dışarıda karşılaştığımız muamele, bir nebze anlaşılabilecek bir şey belki.
Ancak içeride yaptığımız karşılaşmalarda rakip takımlara tribün ayırmak zorunda kalmamız yetmiyormuş gibi, her nasıl oluyorsa bizim tribünlerde bulunanbirileri de bizim takım aleyhinetezahürat yapıyorlar...
Bunun adı ihanet...
Kendi sahamızda rakip takımlarla yaptığımız karşılaşmalarda, bizeayrılmış tribünlerde oturup bizimtakım aleyhine tezahürat yapanlar olmasının da normal karşılanabileceği durumlar vardır belki. Mesela kötü oynuyor ya da sürekli fauller yapıp duruyorsak, aleyhte tezahürata belli ölçüde hak verilebilir.
Ancak bizim takım hakikatenbütün kurallara uyarak ve efendiceoynuyor oyununu. Karşı takımlarınkarşılaşma boyunca yaptıkları bütünkural hatalarına, faullere ve hakemlerintaraf tutmalarına rağmen hem de...
Ancak her ne oluyorsa oluyor ve bizim tribünlerde bulunanve normalde bizim takımıdesteklemesi gereken seyircilerarasında bir güruh, ısrarlı birşekilde bizim takımı yuhalayıpduruyorlar...
Bu durum, seyircilerimiz arasınakarışmış güruhun, bizim takımıdeğil karşı takımı tuttuğununve onun başarısı için gayret ettiğiningöstergesi. Ancak sıkıntı, bu tavrınmakul ve mantıklı herhangi bir sebebininolmaması.
Türkiye belki de bir varlık-yokluk kavgası denebilecek bir mücadele veriyor.
Bölgeyi menfaatlerine uygun bir şekilde dizayn etmek arzusundaki birçok ülke de, ülkemizi yönlendirmek için çırpınıyor. Bu yolda ne tür melanetlere kalkıştıkları da gözlerden gizli değil.
İnsanımızın tamamının, gelişmeleri doğru bir şekilde değerlendirip, adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde yoluna devam etmek isteyen ülkemizden yana tavır alması beklenir. Olması gereken de budur.
Ancak içimizden bazıları, hernedense başkalarının yanında yeralmayı tercih ediyor ve dahası bununda normal kabul edilmesi gerektiğinisavunuyorlar. Yaptıklarının genel geçeradının 'ihanet' olduğunu bile bile hemde... Bizim tribündeki yabancılar yada yabancılaşmış olanlar, önemli birkonu...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.