Gazze için kurulan barış masasında Türkiye’nin diplomatik rolü! Barış gücü nasıl olmalı?
ABD Başkanı Donald Trump tarafından sunulan çok aşamalı ateşkes planına Hamas'ın "yapıcı" bir yanıt vermesiyle Gazze'de diplomatik süreç hız kazandı. Planın ilk aşamasının esir takasını ve insani yardımların bölgeye girişini içerdiği belirtilirken sonraki aşamalarda ise Gazze'nin gelecekteki yönetimi, İsrail'in tam çekilmesi ve kalıcı barışın şartları müzakere edilecek. Başkan Recep Tayyip Erdoğan Hamas'ın yanıtını "önemli" olarak nitelerken gelişmeleri A Haber’de değerlendiren Dış politika uzmanı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı, Türkiye'nin arabuluculuk ve garantörlük rolüne dikkat çekti.
Dış Politika uzmanı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı, Gazze'de devam eden ateşkes müzakerelerine ilişkin A Haber'de önemli değerlendirmelerde bulundu. Hamas'ın sürece verdiği yanıtla barıştan yana bir tavır sergilediğini ve uluslararası alanda "tanınmış bir siyasi aktör" olduğunun ortaya çıktığını ifade eden Orallı, "Hamas barış istiyor. İki devletli bir çözüm istiyor," dedi.
Türkiye'nin diplomatik rolüne dikkat çeken Orallı, Türkiye heyetinin Katar'a gitmesi ve MİT'in yürüttüğü temaslar sonucunda müzakere sürecinin aşama kaydettiğini ve metnin daha "insani ve rasyonel" bir hale geldiğini belirtti.
Kalıcı bir çözüm için önerisini sunan Orallı, "Kıbrıs modeli bir barış gücü konumlandırılırsa" huzurun uzak olmadığını ifade etti. Kosova'daki Birleşmiş Milletler barış gücü komutasının Türkiye'ye verildiğini hatırlatan Orallı, Gazze'de de Türkiye'nin komuta edeceği uluslararası bir gücün oluşturulabileceğini dile getirdi. Doç. Dr. Oral, sürecin sadece bir ateşkesle sınırlı kalmaması gerektiğini, nihai çözümün "Filistin devletinin tanınarak Birleşmiş Milletler'de hak ettiği koltuğun verilmesi" olduğunu sözlerine ekledi.
Ekran görüntüsü / A Haber
HAMAS BARIŞ İSTİYOR! SORUN İSRAİL'İN TUTUMUNDA
Dış politika uzmanı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı: Hamas'ın iyi niyeti, barıştan yana tavrı ve uluslararası alanda tanınmış bir aktör olduğu gerçeği bence gün yüzüne çok net bir şekilde çıktı. Bu saatten sonra balçıkla dahi sıvanamayacak, kapanamayacak kadar açık olan şu; Hamas barış istiyor. İki devletli bir çözüm istiyor ve bu barış sadece Filistin için değil, Gazze için değil, İsrail için de bir barış istiyor. Fakat ateşkes müzakerenin bu kadar öne çıktığı, adım adım maddeler üzerinde konuşulduğu bir zaman diliminde dahi İsrail katliamından bir adım geri durmuyor. İsrail soykırım çetesi halihazırda bugün de onlarca kişiyi şehit etti. Şimdi Batı dünyası bir taraftan Hamas'ı alkışlıyor, Hamas'ın iyi niyetine dair en ufak tereddütümüz yok mesajlarını veriyor ama hiç kimse de çıkıp İsrail dur dememeye devam ediyor.
Ekran görüntüsü / A Haber
İNSANİ TUTUM YOK! DERTLERİ REHİNE TAKASI
Aslında bu müzakere süreçlerinin genel öyküsünde bir ateşkes ilanı gelir. Bir barış metni, masaya geldiğinde, pazarlığa tabi tutulacak diplomatik ilişkiler kurulduğunda, Katar'a Türkiye heyeti gittiğinde, İsrail heyeti ABD'ye gittiğinde, bu saatten sonra en azından insani bir aranın verilmesi gerekmez mi diye merak ediyorum. Birleşmiş Milletler nezaretinde gıda takviyesinin yapılması, içecek takviyesinin yapılması, tıbbi cihazların, ilaçların sahaya gitmesi beklenmez mi diye merak ediyorum. Ama o kadar rehine endeksli bakıyor ki hem İsrail tarafı hem ABD tarafı, maalesef bu zihnimizde ahde vefa ilkesinin bu kadar çiğnendiği bir dönemde, İsrail'in ya da ABD'nin şimdilik olmak kaydıyla verdiği sözü tutup tutmayacağına dair birtakım olumsuz emareleri hatırlatıyor ister istemez.
Ekran görüntüsü / A Haber
ACABA BARIŞA GERÇEKTEN YAKIN MIYIZ?
Dünya üzerinde bitmeyen bir savaş yok. Bitmeyen bir katliam da yok. Çünkü savaşın hukuku var. Savaşın ahlakı var ve bu bir savaş değil. Bu tek taraflı bir soykırım. Bitmeyen soykırım olmadığı için muhakkak suretle bir yerde ateşkes olacak, barış sağlanacaktır. Ama bu metnin revize edilebilir yanını görmüş ve göstermiş olmamız oldukça kıymetli. Çünkü 20 madde üzerinde Trump'ın ilk söylemi şuydu; Bu maddelerle pazarlık yapılmayacak, derhal imzalanacak, 72 saat süre veriyoruz. Ama bunun altını çizerek söylemek istiyorum, Türkiye'nin Katar'a inmesiyle beraber, Hakan Fidan'ın Suudi Arabistan'da yaptığı temaslar, MİT Başkanımız İbrahim Kalın'ın doğrudan Katar'a gitmesi ve Hamas yetkilileriyle yan yana gelmesi belli ki bir diplomatik müzakere sürecini doğurdu.
Bu müzakerenin neticesinde de hem bir zaman kazanıldı hem de Hamas bütün dünyaya, başta Batı dünyası olmak üzere makul, rasyonel taleplerini iletti. Neydi bunlar? Rehineleri teslim edebilir miyiz? Tabii ki ederiz. Ama İsrail askerlerinin çekilmesinin hız kazanması, tıbbi cihazın, gıdanın girmesinin hız kazanması ve bağımsız Filistin devletinin yönetim noktasında bir erke sahip olması. Yani dikkat edin, Tony Blair'dan artık pek bahsedilmiyor. Uluslararası komisyonun tamamen Batı dünyasından oluşma zorunluluğundan bahsedilmiyor. Demek ki burada Filistin'in aklı, Hamas'ın aklı kadar müzakere heyetine dahil olan üçüncü ülkelerin de sahadaki diplomatik tecrübelerinin yansıdığını rahatlıkla ifade edebiliriz.
Ekran görüntüsü / A Haber
ATEŞKESE UYULACAK MI?
Temel olarak Filistin devletinin tanınmasıyla ilgili problemlerin bir nebze çözüldüğü bir alandayız. Hamas'ın bir siyasi organizasyon olduğuna dair artık hiçbir şüphe kalmadı. Çünkü İsrail devleti bile Hamas'la şu anda müzakere yönetiyor. Yani birilerinin söylediği gibi; Hamas bir terör örgütüdür, terör yapılanmasıdır söylemleri artık anlamını kaybetti. Trump bu sürece İsrail'i ikna ettiğini söyleyerek doğrudan ve kati olarak dahil oldu.
Ekran görüntüsü / A Haber
TÜRKİYE'NİN 20 MADDELİK METNE DOKUNUŞU!
Birleşmiş Milletler'de Arap devletleri, Müslüman devletler ve Türkiye ile beraber ABD'nin yürüttüğü bir müzakere süreci vardı ve belli ki o müzakere metni çok daha farklı bir metinken Türkiye'nin de, yine altını çiziyorum, dokunuşuyla daha vicdani, insani, rasyonel bir zemine doğru ilerleyen bir metin ortaya çıktı. Burada kısmi de olsa ortak bir akıl var. Ama metnin 20 maddelik ilk hali problemli bir noktadaydı. Şimdi Hamas'ın önerdiği hali bence sürdürülebilir bir ateşkesi sağlayabilecek bir noktaya doğru gidiyor.
Evet, biz rehinelerle ilgili problem yaşamıyoruz. Onları yaşatıyoruz sizden farklı olarak. Siz masum sivilleri katlediyorsunuz, Hamas tarafı ise rehineleri yaşatıyor. Eğer bir tedaviye ihtiyaçları varsa, bu tedavilerini kendileri yapmaya devam ediyorlar. Ancak bir gerçeklik var. Ablukalar, ambargolar o bölgeyi yaşanmaz hale getirdi. Hamas bundan bahsediyor. Bunlar kırılsın. İsrail askerlerinin bir kolluk birimi olarak Gazze'de bulunmasına gerek yok. Uluslararası bir barış gücü kurulsun. Hamas'ın temel talebi bu ve lütfen dikkat edin.
Ekran görüntüsü / A Haber
BARIŞ GÜCÜ VE TÜRKİYE KOMUTASI
Dün Kosova'da Birleşmiş Milletler'e bağlı Barış Gücü'nün komutası Türkiye Cumhuriyeti'ne verildi. Şimdi Türkiye; Libya'da, Kosova'da, Bosna-Hersek'te, Afganistan'da, Somali'de çok sayıda ülkede bu kabiliyetini ortaya koydu. O zaman Blair üzerinden değil, belki de her iki tarafın da makul bulabileceği bir model ülke olan Türkiye'nin barış gücünü komuta etmesi üzerinden yepyeni bir sayfa açılırsa ben kalıcı ateşkese yakınlaşıldığını düşünüyorum.
Ekran görüntüsü / A Haber
HAMAS'IN MÜZAKERELERDEKİ AKILLI TAVRI
Hamas açık bir şekilde bu coğrafyada yaşamdan yana. Hayatta kalmadan yana. Huzurdan ve istikrardan yana bir tavır ortaya koymaya devam ediyor. Çünkü eşitsizlik ilişkisi içerisinde bir asimetrik savaş var. Bir tarafta bombalar, roketler, uçaklar yağarken, diğer tarafta insanlar sadece meşru müdafaa hakkı üzerine kurguladıkları birtakım el yapımı silahlarla süreç yönetmeye gayret ediyorlar ve buna rağmen minicik bir alanda, 400 kilometrekarede esir olmayan bir Hamas var. Bu durum herhalde başlı başına saygı uyandıracak bir durum ama ben Hamas'ın itidalli yaklaşımını oldukça saygın bir pozisyona evrildiğini düşünüyorum.
Çünkü 72 saatlik o sözde verilen, dayatılan düşünme süresini doğru kullandılar. Çok kuvvetli bir müzakere masası oluşturdular. Müzakere masasına akil isimleri davet ettiler. Katar'da oluşan bu masaya akil adamlar zaman zaman belli ki ABD ile de temas kurarak makul bir metne doğru ilerlemeye gayret etti.
Ekran görüntüsü / A Haber
İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM VE İSKAN HAKLARI
Ama orada ne var? Israrla söylenen şu; İki devletli bir çözüm. Gazze'yi de Filistin yönetiminin elinde tutacağı bir alan. Çünkü şunu biliyor Hamas; eğer Gazze, Batı Şeria'dan tamamen koparılırsa, kendilerince bir Dubai modeli inşa eder ve tamamen bir sürgün politikasına tabi tutulursa, bir daha Filistinliler Gazze'ye giremez. Almazlar, sokmazlar. Yeni bir soykırım yaşanır. Hamas'ın cevabında bu var. Biz topyekün bir göçü reddediyoruz. Bu bölgede yapılacak iskan sürecinde halkımızın, toplumumuzun bu bölgede yaşaması ve o imar sürecinden sonra yeniden evlerine dönmesi, yeni kurallar dahilinde de sürecin içerisinde başat, ana aktör olmasını talep ediyoruz. Evet. Yani bu toprakların gerçek sahibinin, bu topraklar üzerinde hukuk ve siyaset zemininde hak talep etmesi kadar normal bir durum var mı? Burada işgalci olanın İsrail olduğu gerçeğini unutmayalım. Haksız olanın İsrail olduğu gerçeğini unutmayalım demiş Hamas. Ve güçlünün bu kadar haksız olduğu bir alanda tek taraflı bir dayatmaya değil, makul bir müzakere sürecine ve ben şuna da çok önem veriyorum, bu müzakereler siyasi zeminde devam edecekse o zaman bir ateşkese ihtiyacımız var diyen bir Hamas var.
Ben Hamas'ın çok makul bir müzakere süreci yönettiğini ve Batı'nın değer yargılarının bir kere daha hayata geçmesi için onlara fırsat tanıdığını düşünüyorum. Buradaki Batı'dan kastım asla ABD değil, asla İsrail değil. Daha ziyade Avrupalı bir müzakere heyetinin de masada olup erdemli, ahlaki, değer yargılarını sahada göstermesinin vaktinin geldiğini düşünüyorum.
Ekran görüntüsü / A Haber
GAZZE'NİN GELECEĞİ
Şayet sürdürülebilir bir barış, iki devletli bir çözüm, Gazze'deki işgalin ortadan kalkarken Kıbrıs modeli, Kıbrıs modeli diye ısrarla söylüyorum, bir barış gücü konumlandırılırsa, zaten dikkat edin, Gazze dediğimiz ülkenin sınırları kaç kilometre? Mısır üzerinden İsrail'e doğru döndüğünüz zaman toplasanız 70-80 kilometrelik bir sınırdan bahsediyoruz. Bu sınırda konumlanacak güçlü bir barış gücünün, Birleşmiş Milletler garantörlüğünde, siyaseten ve hukuken ve belki de Türkiye'nin ya da birkaç kolektif devletin doğrudan komutası bağlamında Filistin halkının, Filistin'in yönetebileceği bir alanda huzurun çok uzak olmadığını düşünüyorum.
Ama şunu sormak lazım; en az 70 bin insan şehit oldu. On binlerce çocuk ve kadın katledildi. Şimdi bunun karşılığı sadece barış mıdır? Bunun karşılığı sadece ateşkes midir? Hayır. Bunun karşılığı, istikrar sağlandıktan sonra ABD'nin belki de ilk defa verdiği sözü tutması ve Filistin devletini tanıyarak Batı Şeria, Gazze, Doğu Kudüs'ü başkent yapacak şekilde Birleşmiş Milletler'de hak ettiği koltuğun verilmesidir.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN


