Hamas planı kabul etti! Bundan sonra Gazze’de ne olacak?
Hamas, Gazze’de ateşkesi sağlayacak olan planı kabul etti ve planda yer aldığı gibi ölü ve sağ rehineleri teslim etmeye hazır olduğunu kabul etti. Ayrıca Hamas Gazze şeridinin bağımsız teknokratlardan oluşan Filistin heyetine teslimini de uygun gördüğünü ilan etti. Peki bundan sonra Gazze’de neler olacak? Gelişmeleri A Haber canlı yayınına katılan gazeteci Güngör Yavuzaslan değerlendirdi.
A Haber canlı yayınına katılan gazeteci Güngör Yavuzaslan, ABD Başkanı Trump'ın gündeme getirdiği çok aşamalı Gazze planının perde arkasını değerlendirdi. Esir takasıyla başlaması öngörülen sürecin nihai hedefinin kalıcı bir barış olduğunu belirten Yavuzaslan, masada Gazze'nin gelecekteki yönetimi ve Hamas'ın silahsızlanması gibi kritik başlıkların bulunduğunu aktardı.
Bu diplomatik sürecin başlamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öncülüğünün ve Trump ile yaptığı telefon görüşmesinin "düğümü çözen" hamle olduğuna dikkat çeken Yavuzaslan, Hamas'ın İsrail'e güvensizlik nedeniyle "uluslararası garantör" talep ettiğini vurguladı.
Ekran görüntüsü / A Haber
ESİR TAKASI- YARDIMLAR VE GAZZE'NİN YÖNETİMİ
Gazeteci Güngör Yavuzaslan: Kalıcı ateşkes, bunu söylemek için erken ama bir ateşkes olacak gibi geliyor. Rehinelerin takası çok konuşuldu. İsrail birinci aşamasına uygulamaya hazır olduklarını söyledi. Burada masada konuşulan belki bize yansımayan aşamalı bir planın müzakere edildiğini görülüyor. Şimdi bu plan esirlerin takası, İsrail'in çekilmesi içeriye insani yardımların girmesi. 20 tane canlı, 28 tane cansız esir olduğu söyleniyor. 3 bine yakın Filistinli esirin bırakılmasını esas alan ana çerçeve ve bunun dışında Gazze'nin geleceğinin konuşulduğu maddeler de var.
Gazze'nin yönetimi Doha'da müzakere ediliyor. Doha'da heyetlerin görüştüğünü biliyoruz. Esir takası ve yardımların Gazze'ye girdiğini görürsek planın uygulamasının ilk aşamasının başladığını ve diğerlerinin de müzakere edildiğini anlayacağız.
Ekran görüntüsü / A Haber
BARIŞ PLANI NASIL BU KADAR HIZLI İLERLEDİ?
Bir ateşkes olacak eğer İsrail bunu kabul ederse an itibarıyla. Bu ateşkes sırasında da barış müzakere edilecek. Bu bir barış planı. Yani ABD Başkanı Trump'ın ortaya koyduğu bir ateşkes değil bir barış planı.
Her şey Birleşmiş Milletler Genel Kurulu öncesi, Türkiye lideri olan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'ye ve diğer ülkelere bir önerisiyle başladı. Başkan Erdoğan'ın ABD Başkanı ile birlikte ortak başkanlık ettiği masada 8 ülkenin, İslam ülkesinin müzakeresiyle ortaya koyduğu bir taslak plan var. Bu taslak plan birkaç değişen maddesi dışında örtüşüyor. Yani bu süreç Türkiye'nin işaret fişeğiyle başladı. Bastırmasıyla başladı.
Ekran görüntüsü / A Haber
ERDOĞAN İLE GÖRÜŞME DÜĞÜMÜ ÇÖZDÜ
Gazze Kasabı Netanyahu'nun Beyaz Saray ziyaretinde ABD'liler bu planının bazı yerlerini değiştirerek Netanyahu'ya kabul ettirdiler. Sonrasında Doha'da Hamas ile yürütülen müzakerler sırada sanırım belirli sorunlar oldu masada. ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı arama gerekliliği gördü. Beyaz Saray'dan gelen talep üzere Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'la ABD Başkanı Trump arasında bir görüşme gerçekleşti. Bana göre düğüm orada çözüldü, ilerleme orada oldu.
Ekran görüntüsü / A Haber
GAZZE'NİN GÜVENLİĞİ İÇİN İSTİKRAR GÜCÜ
İsrail güvenilmeyen bir devlet ateşkesin kabul edilmesinden sonra dün geceden itibaren saldırılarını arttırdı. Siyonist ve işgalci İsrail'in saldırıları devam ediyor. Hamas İsrail'e güvenmiyor ve ateşkesin uygulanma garantisini istiyor.
Hamas Gazze'ye saldırı olmayacağının ve İsrail'in geri çekilmesinin garantisinin istiyor. İşte burada planda ortaya konan istikrar gücü meselesi var. Gazze'ye uluslararası bir gücün girmesi. İşte Hamas "Bunu da konuşalım." diyor. Bu güç nasıl olacak? Hem Türkiye lideri olan Recep Tayyip Erdoğan'ın hem de Bakan Hakan Fidan'ın bir konuşmasında garantörlük başlığı vardı, Filistin ve Gazze özelinde. Bu sefer İsrail saldırganlığının tekrarlanmaması için bir mekanizma kurulabilir. Ateşkesi uygulama mekanizması, ateşkese uygulama garanti sistemi. Bu da içinde ABD'nin olduğu, belki uluslararası gücün olduğu, olduğu bir süreç olabilir. Yani işgalci vahşet çeteleri çekilirken aynı zaman periyodunda Gazze'nin içine koruyucu bir güç, bir istikrar gücü, uluslararası bir güç girebilir. Hamas da buna sıcak bakıyor. Hamas silahları da yine bir Filistin yönetimine devredeceğini söylüyor.
Ekran görüntüsü / A Haber
TÜRKİYE'NİN OLMADIĞI FORMÜL İLERLEMEZ
Filistin'in geleceğinde Türkiye'nin olmadığı hiçbir formül ilerlemez. Bunu altını çizerek belirtelim. Trump da farkında bunun. Türkiye lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın diplomasideki karşılığını gördük. Eğer Gazze'de gözyaşı ve kan duracaksa bu ancak Türkiye'nin çarpan etkisiyle olur.
Ekran görüntüsü / A Haber
KALICI BARIŞ İÇİN ERKEN! İLK ÖNCE AKAN KAN DURMALI
Uluslararası ilişkiler uzmanı Mesut Şöhret: Kalıcı barış için aslında çok erken ama uluslararası kamuoyunun da beklentisi, isteği, arzusu şu; akan kanın durması. Yani çünkü Gazze'de 2 yıldır bir katliam yapılıyor, 2 yıldır bir soykırım yapılıyor. Dolayısıyla ilk etapta tüm uluslararası toplumun, tüm işte bizim ülkemizin, diğer ülkelerin, diğer ülkedeki insanların beklentisi öncelikle akan kanın durması.
Yani açlıktan ölen insanlar, yıkılmış evler, parçalanmış cesetler... Bunları insanlar görmek istemiyor artık. 2 yıllık süreçte biz artık bu katliama kaldıramıyoruz yani öyle söyleyelim. Bunun bir an önce durmasını istiyoruz. Dolayısıyla da en azından bu bir başlangıç olarak bunu değerlendirebiliriz.
SORUN ÇIKARAN TARAF İSRAİL
Gerçekçi olmak gerekirse kalıcı bir barış sağlanabilir mi diye hareket edecek olursak İsrail'e baskı yapılmadığı sürece bunun ben olacağını pek düşünmüyorum. Çünkü Hamas tarafı, işte Gazze tarafı yapması gerekenleri büyük oranda yapıyor. Arada pürüzler olabilir, sorunlar olabilir ama büyük oranda sorun çıkartan taraf ne yazık ki İsrail oluyor.
Ekran görüntüsü / A Haber
İSRAİL ARGÜMANLARI GEÇERSİZ KALDI
İsrail'e biraz baskı yapıldığını düşünüyorum. Zaten Trump'la görüşmesinde kabul etmesi, bu anlaşmayı kabul etmesi, onun da bir bakıma bu anlaşmaya kabul etmeye zorlanılması aslında bu baskının bir göstergesi. Artık yapılanlar hani kamuoyunun gözü önünde işleniyor. Hani biz canlı yayında bir katliam izledik 2 yıl boyunca. Yani bunu artık dünya kamuoyu kaldıramıyor. İşte ABD yönetimi içinde, İsrail yönetimi içinde bunlar artık hani kabul edilebilir, yenilir yutulur şeyler değil. O yüzden artık bu noktada bir uluslararası baskı oluştu. Yani beklenmedik bir şekilde. Hani beklenmedik derken şunu kastediyorum aslında; Hep baştan beri halklar nezdinde vardı ama son dönemde hükümetler de artık Filistin'i tanıma kararı alaraktan bunu gösterdiler. Hani İsrail'in politikalarının, İsrail'in argümanlarının geçersiz olduğunu bir kez daha burada göstermiş oldular. Bu da önemli bir gelişmeydi diye düşünüyorum.
Ekran görüntüsü / A Haber
NETANYAHU AMAÇLARINDA VAZGEÇTİ Mİ?
Netanyahu'nun ben amaçlarından vazgeçtiğini düşünmüyorum. Sadece şu aşamada bir hani şekil değiştirdi, bir politika değişikliğine gitti ya da bunu hani şöyle söyleyelim; sahada elde edemediklerini belki masada elde etmeye çalışacak. Onu da söyleyebiliriz. Çünkü gerçekten hani sahada tam anlamıyla o kadar üstünlüğe rağmen, teknolojik üstünlüğe rağmen, sayısal üstünlüğe rağmen Hamas'ı tamamıyla yok edemedi. Bakın bu bir gerçek. Hani ne yaptı bunun yerine? Buradaki sivil halka katliam yaptı. Burada işte evleri, altyapıyı, hani tabiri caizse yerle yeksan etti ama bir türlü amacına ulaşamadı.
Buradaki insanları başka yerlere süremediler, gönderemediler. Burada insanlar kalmaya devam etti. Her şeye rağmen kalmaya devam etti. Çünkü açlık, susuzluk yani bütün düzenleri bozuldu. Yani insanlar orada şu anda taş devrinde yaşıyorlar adeta. Gelen görüntülerde de zaten biz görüyoruz. Çocuklar ekmek aldıkları zaman mutlu oluyorlar. Yani o derece bir hâl aldı ne yazık ki. Bunlar hani baktığımızda şunu gösteriyor; Netanyahu amacından vazgeçmedi. Netanyahu gibi düşünen aşırı sağcılar da, hani öyle söyleyelim, onlar da amaçlarından vazgeçmedi ama şu anda buna farklı bir yolla devam etmek istiyorlar diye düşünüyorum ben.
Ekran görüntüsü / A Haber
TÜRKİYE'NİN GAZZE ÇABASI
Uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. Ergenekon Savrun: Tabii 2 yıldır İsrail'in soykırımı devam ediyor ne yazık ki. 2025 yılındayız ve açlıkla ölümlere maruz kaldı bu insanlar. Ateşkes ve barış sürecinde Tabii burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanımızın çok büyük bir çabası var. Özellikle dünya kamuoyuna bu katliamın, soykırımın duyurulmasında ve göz önüne serilmesinde devletimi tebrik ediyorum. Keşke buna İslam alemi daha fazla sahip çıksaydı, en başından beri sahip çıksaydı da 70 bine yakın şehit verilmeseydi.
Tabii olumlu, neden olumlu? Çünkü bu soykırımın durması, bir an önce bu insanların katledilmesinin önüne geçmek lazım her şeyden önce. Benim üzüntüm şu olacak; İsrail buna uyar mı, uyacak mı ya da devamını getirecek mi? Hatırlayalım birkaç ay önce işte geçtiğimiz aylarda esir takasında yaptıkları anlaşmaya uymamışlardı. Filistin, Hamas esirlerin kılına bile zarar vermezken ve mutlu, hatta görüntüleri hatırlayalım, esirler büyük bir üzüntü ya da şok içinde kendi ülkelerine gidiyordu. Hamas'ın ya da Filistinlilerin gerçekten bu kadar anlatıldığı gibi kötü olmadıklarını kendi ağızlarından dinlemiştik. Ama ne yazık ki işte İsrail hapishanelerinde yıllardır, 10 yıl, 20 yıl, 30 yıldır işkence gören Filistinlilere biz şahit oluyoruz.
TERÖR DESTEKÇİSİ İSRAİL
Hamas'a terör örgütü diyorlar ancak teröristlere en büyük yardım eden ülke İsrail'dir. PKK terör örgütünden tutun IŞİD terör örgütüne kadar yardım sağlıyor. Tabii ama olumlu, her şeye rağmen olumlu. Bu kan, gözyaşı durur. En azından insanlar ölmez, şehit düşmez, çocuklar ölmez. Ben olumlu diye bakıyorum ama dediğim gibi bir soru işareti de var; İsrail bunun neresinde duracak?
Ekran görüntüsü / A Haber
GAZZE'NİN GAZ YATAKLARI VE BAŞKA HESAPLAR
Amerika Birleşik Devletleri günün sonunda İsrail'in hamisi. Yani bunu hiç saklamaya da gerek yok. Kendileri de dile getiriyor. Her daim de destekçisi oldu. Ama özellikle Türkiye'nin çabaları sonucunda uluslararası kamuoyunda gitgide yalnızlaşan İsrail köşeye sıkışmış durumdaydı ve bunun da neticesini Amerika Birleşik Devletleri hem ekonomik hem siyasi anlamda aldı. Ve geçtiğimiz haftalarda düzenlenen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin de yani Genel Kurulu'nda da yapılan açıklamalar sadece İslam ülkeleri değil, Hristiyan devletlerden de İsrail'e büyük tepkilerin gelmesi neticesinde buraya gelindiğini görüyoruz. Ama bunun altında şu var; halkımıza şunu belirteyim. Aslında bu Gazze meselesi sadece bir Filistin-İsrail çatışması değil. Gazze ve onun hinterlandında, özellikle denize doğru açıldığınızda, Doğu Akdeniz bölgesi, burada muazzam derecede doğal gaz yatakları var ve ticaret merkezi.
Bu sadece dediğim gibi Filistin-İsrail'i ilgilendirmiyor. Bu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni, Türkiye'yi, Doğu Akdeniz'deki ülkeleri, buradan ticaret yapan ve buradaki kaynaklardan faydalanmak isteyen küresel güçleri de ilgilendiriyor. Esas perde arkasındaki olay bu. Yoksa inanın bana ne İsrail'in ne de bu küresel güçlerin buradaki bir avuç, 2 milyona yakın gariban Filistinli, çok üzülerek söylüyorum, umuunda da değil. İnanın değil. Öyle olsa zaten bunlar yaşanmazdı.
Ekran görüntüsü / A Haber
İSRAİLLİLER SAPKIN DAVALARINA İNANMIŞ DURUMDALAR
Tabii İsraillilere seslenmek istiyorum. 1940'larda yaşadıkları zulmü Hitler'den, Nazilerden yaşadıkları zulmü bu insanlara neden çektiriyorsunuz? Teolojik bir saplantıları da var bunların. Görüntüleri hep beraber izliyoruz; minicik yavrular, ellerinde leğen bir kaşık çorba için uğraşıyor. Tabii bu kabul edilebilir bir şey değil ama şunu söyleyeyim; İsrailliler ne yazık ki davalarına, sapkın davalarına, bu yanlış davalarına inanmış durumda.
Ekran görüntüsü / A Haber
ABD'NİN ÇİN KORKUSU! HEGEMONYA KIRILACAK
Amerika Birleşik Devletleri'nin esas korkusu, gelecekteki en büyük endişesi Çin Halk Cumhuriyeti'nin önlenemez yükselişi ve eksenin 500 yıldır dünyaya hükmeden Batı ekseninin yavaş yavaş Doğu'ya kayması ve bununla birlikte bölgesel güçlerin, Türkiye gibi, yavaş yavaş küresel güce dönüşmesi. Bu da Amerikan hegemonyasını çok derinden etkileyecek ve tehdit unsuru ve zaten son 20 yılda Çin Halk Cumhuriyeti'nin bölgedeki yumuşak güç adı altında sinsice bölgeye inmesi, Doğu Afrika'ya, Doğu Akdeniz'e, hatta Batılı ülkelere, Fransa ve Yunanistan gibi ülkelerde de büyük limanları alması, işletmeler yapması Amerika'yı tedirgin ediyor.
Yine geçtiğimiz aylarda kardeş ve dost Pakistan ile Hindistan çatışmasında gördük. Yine İran-İsrail arasında gördük. ABD şunu farkında; kendi verdiği ya da kendi ürettiği savunma sanayi araçlarının, silahlarının Doğu'dan yükselen güç, Çin gibi, işte Türkiye gibi, çeşitli ülkeler gibi silahlar karşısında etkisizleştiğini gördü, denedi. Ve bu da artık tehlike çanlarının artık çok yakından çaldığını gösteriyor.
ABD tabii dünya kamuoyunda da Müslüman olsun, Hristiyan olsun, hangi dine mensup olursa olsun bu katliama, soykırıma da sessiz kalmadığını gördüğü için böyle bir adım attı. Ama tekrar ediyorum yani Türk devleti, Türk devlet aklı çok büyük. Keşke biz bu masum insanlara daha fazla yardım edebilseydik. Ama ne yazık ki işte dünya konjonktürü ve çeşitli nedenlerden ötürü buralara gelindi. Ama dediğim gibi inşallah bu kan, gözyaşı bir an önce durur. Benim ilk hedefim, temelim, isteğim o. Allah'tan da dileğim o.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN

