Halep'te sokaklar karıştı! A Haber’de çarpıcı analiz: İsrail-SDG yakınlaşması bölgede çatışmaların fitilini ateşledi!
Suriye’de dün (6 Ekim 2025) gerçekleşen seçimlerin ardından SDG ile ordu ve halk arasında gerginlik yaşandı. Suriye Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, SDG güçlerinin sivil halk ve orduyu hedef aldığı belirtilirken; Suriye ordusunun bölgeye tanklarla takviye gönderildiği bildirildi. Konuya ilişkin A Haber canlı yayına katılan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Kemal Olçar, 10 Mart mutabakatına ilişkin konuşarak bölgede İsrail-SDG yakınlaşmasının zamanlamasına dikkat çekti. Olçar, "Amerika Birleşik Devletleri'nin kontrolünde ve güdümündeki SDG, biraz da İsrail'in güdümüne kaymış gibi gözüküyor." dedi.
Suriye'de gerçekleştirilen seçimler sonrasında bölgede SGD güçleri ile halk ve ordu arasında gerilim yaşandı. SGD güçlerinin başlattığı belirtilen çatışmalar sonrasın bölgeye Suriye ordusu tarafından takviye birlikler sevk edilirken seferberlik ilan edildiği açıklandı. A Haber canlı yayınına katılan uzman isim bölgede yükselen gerilime ilişkin konuşarak, son aylarda yaşananları anlattı.
MUTABAKAT AÇIKLAMASININ ARDINDAN ÇATIŞMALAR!
Suriye'de tansiyon yükselirken konuya ilişkin açıklama yapan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Kemal Olçar, bölgede son aylarda yaşanan gelişmelere ilişkin önemli bilgiler verdi. Olçar, 10 Mart Mutabakatı'na değinerek konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
Bugün Şam'dan gelen bir açıklama vardı bu çatışmalar esnasında. Dedi ki: "Biz 10 Mart Mutabakatı'na sadığız ve 10 Mart Mutabakatı ile ilgili çalışmaları yakından takip ediyoruz." Neydi bu 10 Mart Mutabakatı? Biliyorsunuz entegrasyon aslında. Genel özeti, sekiz maddelik bir mutabakat yapılmıştı. Bu sekiz maddenin içerisinde özellikle SDG dediğimiz o PKK yapısının bireysel anlamda, teker teker entegrasyonu öngörülüyordu. Enerji kaynakları, tarım alanları vesaire gibi birtakım iktisadi noktalar teslim edilecekti Suriye yönetimine ve buna benzer gayet sağlıklı, itidalli, ihtiyatlı bir plan yapılmıştı ve bunu da SDG sözde lideri onaylamıştı, Ahmet Şara'nın gözetiminde.
(fotoğraf - ahaber.com.tr - ekran görüntüsü)
"İSRAİL-SDG YAKIN TEMASI…"
9 Temmuz'a geldik, 9 Temmuz'da tablo değişti. Birkaç ay sonra daha doğrusu. Ve tabloda şu yer aldı. Dedi ki SDG: "Biz Cumhurbaşkanlığı yardımcılığını istiyoruz. Mecliste çoğunluk istiyoruz. İki, bürokrat atamalarında söz sahibi olmak istiyoruz. Bakanlık istiyoruz. Enerji kaynaklarından yüzde 30 pay istiyoruz. Topraklardan yüzde 30 pay istiyoruz. Otonomi istiyoruz. 10 bin kişilik bir silahlı kuvvetimiz var. O kuvvetle beraber, başında bir sözde terörist liderinin olduğu, komutanın onda olduğu bir yapıyla sizin milli ordunuzun altında yer almak istiyoruz." dedi. Bu süre içerisinde, 9 Temmuz'da bir şeyler değişti. İşte o arada İsrail'le SDG arasındaki yakın temasları izlemeye başladık. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri'nin kontrolünde ve güdümündeki bu yapı biraz da İsrail'in güdümüne kaymış gibi gözüküyor. Tam bu olaylar olurken hemen güneyde Süveyda'da ayaklanmalar çıktı hatırlarsanız, Arap aşiretleriyle beraber bir çatışma süreci yaşadık. Yine Lazkiye'de o Şebbiha dediğimiz Esad artıklarının biraz kımıldanmasını, organize olmasını, İsrail'le yakınlaşmasını fark ettik. Demek ki orada bir başka tablo ortaya çıkıyor.
(fotoğraf - ahaber.com.tr - ekran görüntüsü)
SEÇİMLER NASIL BİR ORTAMDA YAPILDI?
Dün de bir seçim yapıldı. Seçimler gayet şeffaftı. Uluslararası gözlemciler seçimleri kontrol ettiler ve elbette ki Türkiye'deki gibi dört dörtlük bir seçim yapılması beklenemezdi. O yüzden Ahmet Şara Hükümeti şöyle bir sistem geliştirdi orada seçimler esnasında: Bir Yüksek Seçim Kurulu atandı. Yüksek Seçim Kurulu seçim bölgelerini ilan etti ve 127 sandalyelik bir parlamento seçildi, hem de özgür seçim yapılarak seçildi. 70 tanesini Eş Şara seçecek, bu eleştiriliyor elbette ki. 11 sandalye boş kaldı. 11 sandalye de kime ait olabilir? Süveyda'daki Dürziler ve kuzeydoğuda bulunan sözde PKK yapılanması içerisindeki bölgedeki halklar dışında kaldı. Şimdi tablo gayet iyi gidiyor. Dolayısıyla seçimler yapıldı. 150 delegasyon içerisinden vekiller seçildi. O yüzden Yeni Geçici Meclis şunu yapacak idi: Yedi yasalar çıkartacak. Ne var bu yasaların içerisinde? Seçimler Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Anayasa hazırlık çalışmaları, entegrasyon süreçleri...
(fotoğraf - ahaber.com.tr - ekran görüntüsü)
"EN BÜYÜK İHANETİ KENDİ HALKINA YAPTI"
Oradaki 2 milyonluk Kürt nüfusu sözde temsil ettiğini iddia eden bu PKK, işte SDG ya da yapı, aslında en büyük ihaneti sözde temsil ettiği kendi halkına yapmış oldu. Hem temsil yetkisini ortadan kaldırdı, hem de tecrit vaziyette tutmasına, tutulmasına sebep oldu. O yüzden şimdi burada böyle normal giden süreçler içerisinde bu meclis şunu da ilan edecekti: Suriye Arap Cumhuriyeti'nin rejim tipini ilan edeceklerdi. Ne diyeceklerdi? "Suriye Arap Cumhuriyeti üniter sosyal bir hukuk devletidir" diye anayasanın başına koyacaktı. Bu şu demektir: Hiçbir silahlı örgüt Suriye Milli Ordusu'nun dışında paralel bir örgüt halinde duramaz. İki, hiçbir etnik gruba bir şekilde otonomi, özerklik verilemez. Hiçbir etnik gruba ya da hiçbir silahlı örgüte toprak vaat edilemez, otonomik bir özerklik verilemez.
"PKK SEÇİMLERİ SABOTE ETMEK İÇİN UĞRAŞTI"
PKK tarafından çok uzun zamandır biliniyor ve bu seçimleri de sabote etmek için uğraştılar. Seçimlerden sonra ancak harekete geçebildiler. Orada kimse kusura bakmasın, maalesef Amerika Birleşik Devletleri var mı? Var. İsrail var mı? Bir şekilde var. Bunların kontrolü dışında orada bir eylem, seçim sabotajı dahil yapılmasını ben çok akla, mantığa uygun görmüyorum.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN
