Türkiye, içinde ahlakın, dürüstlüğün, iyi niyetin, sabrın, hüsnü zanın olduğu bir treni kaçırdı belki de.
Öyle bir tren ki; her vagonu bir fazileti taşıyordu, rayları vicdan üstüne döşenmişti, rotası da toplumsal huzura doğru giden bir yoldu.
Ama biz o trene galiba binemedik.
Belki peronda birbirimizi itip kakarken, belki de "nasılsa bir sonraki gelir" ümidiyle treni umursamadık ve kaçırdık.
Şimdi uzaklaşan trenin sireni kulaklarımızda, dumanı ise gözlerimizde kaldı.
Toplumun genlerinde olan yüksek ahlaki değerler, artık sadece nostaljik anlatıların içinde yer alıyor.
"Eskiden komşuluk başkaydı", "bir söz senetti" "ona kendimden çok daha güvenirdim" gibi cümlelerle geçmişin erdemlerini bugünün çürümüşlüğüne maske yapmaya çalışıyoruz.
Oysa mesele geçmişi övmek değil, aslında bugünü onarmak. Yeniden inşa etmek.
Dürüstlük günümüzde artık saflık,
iyi niyet ahmaklık,
sabır ise zayıflık sayılıyor.
Ne kadar acı..!
Birbirine zıt kelimeler nasıl da birbirinin yerini aldı!
Hüsnü zan —yani insanlar hakkında iyi düşünme erdemi— yerini paranoyaya bıraktı.
Herkes birbirinden bir kazık yiyecekmiş gibi yaşıyor, çünkü çok kişi artık kazık atmayı akıllı iş biliyor. Kötülüğün sistematik, iyiliğin ise tesadüfi olduğu bir dönemi yaşıyoruz.
Sonrası daha mı kötü olacak yoksa yeniden iyileşme mi başlayacak şimdilik muamma!
Ama ümitsiz değilim. Toplum birbirine "kazık ata ata" aslında "kazık atmanın" herkese ne kadar da zarar verdiğini, güven vagonunun nasıl da harap edildiğini bir gün mutlaka anlayacak. İşte o zaman kazık atmayı bırakacak.
***
Bu trenin kaçışı aslında ise bir tesadüf değil; uzun süredir yokuş aşağı inen bir vagon zincirinin doğal sonucu. Bu belki de sadece bizim toplumumuza da ait de değil.
Dünya kendi ekseninde değişiyor ve dönüşüyor.
Hatta değişim artık teknoloji ile paralel bir hızda yaşanıyor.
Eğitim sisteminde karakter inşasının yerini sınav maratonu çoktan aldı bile.
Her şeyi sayılar ve rakamlar belirliyor.
Medyada dürüstlükten çok sansasyon, iyilikten çok manipülasyon prim yapıyor.
Yani şimdilik iyiliğin alıcısı yok gibi. Kötülük daha görünür ve kolay!
Aile içinde çocuklarımıza "önce sen iyi ol" dönemi geri de kaldı.
Artık "aman evladım önce sen uyanık ol, yoksa alırlar anahtarını" dönemi başladı.
Haksız mı?
Aslında değil.
Böyle bir düzlemde trenin kalkış saatini kaçırmak değil, yakalayabilmek zaten mucize olurdu.
Ama bu böyle gitmemeli.
Hala bir şey yapılabilir. Yeni bir tren yapılabilir. Raylar yeniden döşenebilir.
Herkes kendi çevresinde içinde kötünün değil, iyinin prim yaptığı bir vagon kurabilir.
Ahlak vagonu, dürüstlük vagonu, sabır vagonu…