Bilim,
enerjinin ve kütlenin olduğu her yerde entropi (düzensizlik)
mevcuttur ve
sürekli olarak evrenin toplam düzensizliği artar diyor. (Termodinamiğin ikinci yasası)
Çünkü evrende, yaşamın kaynağı olan
enerjinin toplamı sabittir. Sürekli başka bir yere ve bir biçime transfer olur.
Dönüşerek korunur. Ve
her noktasında
ona ihtiyaç vardır. Yani
evrende enerji aslanın ağzındadır. Bu yüzden hiçbir sistem aldığı ısıyı tamamen işe dönüştürecek şekilde çalışamaz... Daldaki elma da, yukarıya çıkmaya göre daha düşük bir enerji harcamayı gerektiren aşağıya doğru düşer, Newton'un başına denk gelir!
Evet, yaşam dediğimiz süreç, aslında kaçınılmaz sürekli bir
"dönüşümden" ibarettir.
Sürekli düzensizliğe evrilen bu sitem içinde var
olmaya ve olan biteni anlamaya
çalışan biz insanoğullarının
dramatik halini, çaresizliğini
de bence en iyi
Sartre tarif etmiştir. Üstelik tek kelimeyle:
Bulantı!
Basitçe söylersek bir
dönme dolaptayken hissettiğimiz gibi.
***
Sürekli düzenliği artan evrende minik bir zerre olan yeryüzünde
kalıcı bir düzen oluşturmaya çalışan, toplumların, devletlerin reflekslerini ise üzerindeki
sınır çizgileri sürekli değişen haritalar gösterir.
Tarih boyunca, beraber yaşamış, aynı dili konuşan insanların arasında cetvelle çizilen sınırlar...
Komşuların arasına örülen duvarlar, çekilen dikenli teller...
Hepsi de büyük toplumsal ve sistemlerin, organizasyonların buza kazıdıkları yazılar gibidir.
Ancak silinseler de hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
***
Düşünsenize, bugün,
101 yıl önce İngilizlere bırakmak zorunda kaldığımız Hatay'ın yanı başındaki Şam'dan gelenlere bugün "yabancı" diyoruz.
Hala Meksika'dan Çin'e duvarlar örülüyor. Bizim buralarda da kimileri Diyarbakır'da yaşayanlara 100 yıl sora İstanbul'a gediklerinde "yabancı" denilmesi için haritalarda revizyon peşinde.
Dünse
Almanya'da 1961'de ülkenin ortasına
örülmeye başlanan çok
meşhur bir sınırın,
Berlin Duvarı'nın 1989'da yıkılışının
yıl dönümü anmaları
vardı.
Bu duvar soğuk savaş boyunca
Doğu Bloku ile batıyı değil, asırlardır bir arada yaşayan, aynı dile, kültüre ve dini sahip Almanları da ayırmıştı.
Ancak dün Alman gazetelerindeki makalelerde, yıkılışının üzerinden 30 yıl geçmesine karşın duvar sanki hala varmış gibi bir türlü
Berlin'in iki yakasının bir araya gelemediğinden yakınılıyordu.
Gelir adaleti ve fırsat eşitliğine dair verilere bakılırsa, duvarın yıkılışından sonra geçen onca yıla rağmen Almanya'nın doğusu ile batısı arasında soğuk savaştaki
eşitsizlik hala aynı oranlarda korunuyor.
Örülen bir duvarın izi sizce ne zaman tam olarak silinir?