Son dönemlerde herkes "X'in tadı tuzu yok" diye yakınıyor.
Haşmet Babaoğlu da geçtiğimiz gün, "Burada artık hayat yok bana galiba... 2011'den beri hiç böylesi başıma gelmemişti. Görünmemem için platform her şeyi yapıyor" diyordu.
Peki ne oldu X'e?
İsmi Twitter'ken her şey daha mı iyiydi? Yoksa X'in tek yaptığı zamana uymak mıydı?
PANDEMİDE MASKESİ DÜŞTÜ
Bilginin serbest dolaşımını sağlama vaadiyle ortaya çıkan Twitter, kısa süre sonra politik sansür mekanizmalarına teslim oldu.
Belki başından beri böyle çalışıyordu ama bunu daha şık, daha örtük yapıyordu. Ne var ki bugünlerin provası olan pandemi günlerinde, ne olduğu iyot gibi açığa çıktı. Sürekli arkasına sığındıkları politik doğruculuğu bile bir kenara bırakıp açık sansüre başvurdular.
Tıpkı bir engizisyon mahkemesi gibi neyin "bilim", neyin "bilim dışı" olduğuna karar verdiler.
Sürece dair farklı bilimsel yaklaşımlar ortaya koyan bilim adamlarını adeta aforoz ettiler. Sokağa çıkma yasaklarını, seyahat hakkının kısıtlanmasını sorgulayan gazetecilerin ve siyasetçilerin sesini kıstılar; paylaşımlarını görünmez hale getirdiler. Pandemi bahanesiyle elektronik oyların sisteme sokulduğu 2020 seçimleri öncesinde, kazanacağına kesin gözüyle bakılan Trump'ın hesabını kapatmaya bile cüret ettiler.
İşte tam da böyle bir dönemde Twitter'ı satın almayı düşündüğünü açıklayan Elon Musk, ilaç gibi gelmişti. Özgürlükçü yaşam felsefesini dilinden düşürmeyen Musk, bunu platformda hayata geçirebilirdi. Sarı öküzü vermiştik ama belki geri alabilirdik.
GELEN GİDENİ ARATIR
Musk başlarda fena gitmedi. Adını X'e çevirdiği platformu istihbarat servislerinin kontrolünden çıkardığını, her gün bir sansür masasının bacaklarını kırdığını söylüyordu.
Algoritmayı daha nesnel kriterlere bağlayarak ortamı kısmen demokratikleştirdi. Ukrayna-Rusya savaşında ve Gazze'deki soykırım sürecinde de görece daha adil bir sınav verdi.
Ne var ki Twitter'a ödediği milyarlarca doları çıkarmak için gaza fazla bastı. X'e karşı boykota başlayan sermayenin kestiği reklamların faturasını kullanıcılara çıkarmaya başladı. Platform hızla ticarileşti.
TEK RAKİBİ TİKTOK
Grok'un zekâsına teslim yeni algoritmada politik sansür belki yok; fakat artık X'te görünür olmanın neredeyse tek şartı sürüye uymak.
Başı sonu olan, önermesi bulunan organik paylaşımlar geçer akçe değil.
Akışta kalmak için genel eğilime eklemlenmek, balonu büyütmek şart.
İçeriğin doğruluğunun, özgünlüğünün bir değeri yok; yeter ki sen de aynı şeyi bir kez daha tekrar et.
ZAMANIN RUHU
Kuşkusuz bu tablo yalnızca X'e özgü değil. Hemen her alanda karşılaştığımız bir eğilim bu; moda. Süslü ifadeyle söylersek "zamanın ruhu".
Modaya uymak da her dönemde bir tercihti.
Ve gördüğüm, anladığım kadarıyla popülizme teslim olmak kısa vadede görünürlük, uzun vadede ise kaçınılmaz bir pişmanlık getiriyor.
90'ları düşünün. Dört bir yanı saran magazin kültürü, "Mer'aba Televole" çağı nasıl sonuçlandı? O dönem popüler dalganın üstünde sörf yapanlar nasıl hatırlanıyorlar?