FETÖ'nün son 50 yıllık devleti ele geçirme projesinin en önemli ayağını hiç kuşkusuz TSK içindeki "mahrem" örgütlenme oluşturuyor.
Şu çok net; FETÖ elebaşı Gülen, bütün maharetini, kirli zekasını başından itibaren en yoğun biçimde ordu için kullanmış. İlk adımı da daha 70'li yılların başında atmış. 12 Eylül faşist darbesi ve 28 Şubat postmodern darbe dönemleri, göründüğünün aksine bu kirli yapının, orduyu ele geçirmesinde olağanüstü bir fırsat sunmuş. Ama ne yazık ki kimse fark etmemiş.
Daha önemlisi, 7 Şubat 2012'de MİT operasyonuyla başlayan FETÖ saldırıları, ne yazık ki 17-25 Aralık yargı ve kanlı 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine rağmen fark edilmedi.
Son günlerde aralıksız devam eden FETÖ operasyonları da aynı vurdumduymazlıkla karşılanıyor.
Oysa bu operasyonlar çok önemli ve en dikkat çekici yanı da hepsinin ağırlıkla TSK'yla ilgili olması. Asker içinde inanılmaz bir FETÖ yapılanması var. Onca operasyona rağmen hala bitmedi. Çünkü FETÖ TSK içinde inanılmaz bir "mahrem" örgütlenme yapmış.
Bunun nedeni de "Oligarşik zümreegemenliğine dayalı Fetullahçı bir diktatörlük,bir mutlak iktidar kurmak"için ordunun mutlaka ele geçirilmesi gerekenkurum olarak görmesi. Buraya giderkende her yol mubah dediği için "din, ahlakve eğitim" de örgüt liderinin "iyilik meleği"veya "dünyadan elini eteğini çekmişbir münzevi" olarak sunulması da biraraç olarak kullanılmış.
FETÖ elebaşı Gülen'in, "Ordu içindekimahrem yapılanma"sı aslında onunkurduğu ve sisteminin ana omurgasını oluşturan"Devair-i Devlet" yapısının bir parçası.
Bu yapının hedefi de "mahrem" devlet kurumları TSK, Emniyet, Yargı, MİT ve Mülkiye'yi ele geçirmek.
Çünkü örgüte göre ordu, mülkiye, polis, mahkemeler ve hapishaneler "devletin zoraygıtları" Bu yüzden FETÖ, "Devleti işgal planınınmerkezine öncelikle devletin zoraygıtlarını koymuştur." O aygıtlar öyle bir güçtür ki, onların elinde toplum üzerinde her türlü manipülasyon ve algı operasyonunu yönetebilecek bir silaha dönüşmüştür.
Bu kurumlar arasında en önemlisi de hiç kuşkusuz TSK'dır. Mahrem örgütlenmenin en titiz yürütüldüğü yer de burası.
Polis kayıtlarında, yargıya yansıyan ifadelerde bu yapıdaki "mahrem" örgütlenme şöyle anlatılıyor: "Birbirinden habersiz hücreler, kodisimler, toplantılarda alınan tedbirler,iletişimin gizliliği için geliştirilen taktikler,İKK uygulamaları, üzüm salkımışeklinde yapılanma modeli, üste doğrudaralan pramidal yapı; bilginin korunmasıve bilhassa devletimizi bilgiyi tahmineden, bilmeyen pozisyonda tutmayöntemi olarak askeri mahrem yapılanmadaen üst seviyede kullanılmıştır."Ne yazık ki FETÖ'nün orduya yönelik businsi çabası, 2016'ya kadar bütün boyutlarıylafark edilmedi, edilemedi. Edenler de doğruteşhis koyamadı. Bu da kirli örgütün 2007'deharekete geçerek, "darbelerle yüzleşme"kılıfı altında; "Ergenekon, Balyoz veAskeri Casusluk" gibi onlarca dava açarakorduyu tahrip etmesine, onların da darbeyapacak güce kavuşmasına yol açtı.
Son dönemde FETÖ'ye karşı yoğunlaşan operasyonlar, içerideki etkinliği kırmak gibi görünse de asıl hedefi örgütün küresel emperyalizmle ilişkisi. Bu konu, içinden geçtiğimiz süreçte, çok daha ciddi biçimde karşımıza çıkıyor. FETÖ bu küresel hesaplaşmada hem NATO içinde hem de Türkiye'ye karşı verilen hibrit (melez), 4. nesil, vekalet, ekonomik ve siber savaş gibi yöntemlerde emperyal bir aparatı olarak kullanılıyor.
Bu yüzden içeride FETÖ'ye karşı yürütülen mücadele, aynı zamanda küresel güçlerin Türkiye hesaplarına vurulan darbedir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.