Suriye sahasının son bir yıldaki seyri, bugün Ankara ile İmralı arasında yeniden tesis edilen diyalog zemininin kaderini belirleyecek temel unsur haline geldi.
Devlet kanadı, hem iç güvenlik mimarisini hem de bölgesel dengeleri gözeterek dikkatli bir normalleşme rotası oluşturmaya çalışıyor. Ancak aynı dönemde YPG-SDG yapısının izlediği çizgi, bu rotanın sürdürülebilirliğini tartışmalı hâle getiren işaretler üretiyor.
Özellikle SDG'nin Şam'la yürüttüğü temaslarda sergilediği tutum, ciddi birsınamaya dönüştü. Son bir yılda örgütün siyasal entegrasyon yönünde gerçek bir irade ortaya koymak yerine, yalnızca vitrini parlatan jestlerle süreci oyaladığı görülüyor.
YPG-SDG temsilcilerinin kamuoyuna verdikleri mesajlar da bunu destekliyor: "Özerk yönetim kırmızı çizgimizdir" vurgusu sürerken, Suriye'nin bütünlüğünüesas alan bir güvenlik formülüneyaklaşma yönünde somut bir adımatılmadı. Bu yaklaşım, İmralı'dan yapılan yönlendirmeleri boşa düşüren bir pratik üretiyor.
Kandil cephesinde ise daha karmaşık bir tablo var. Dışarıya verilen ılımlı mesajlara rağmen, örgütün söylemi zaman zaman maksimalist bir çizgiye kayıyor.
Son aylarda dillendirilen talepler, müzakere zemininin doğasına aykırı bir genişlik taşıyor. Bunun sahaya yansıması da benzer şekilde sorunlu: Irak-Suriye hattındaki hareketlilik, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını azaltmak bir yana, daha da keskinleştiriyor. Bu nedenle devlet aklı, yürüyensüreci devamettirme iradesigösterirken karşıtarafta aynı seviyedebir pragmatizmve samimiyet bulmaktazorlanıyor.
Ankara'nın yaklaşımı, Meclis'te kurulan mekanizmalar ve teknik hazırlıklardan görüldüğü üzere, kontrollü bir ilerleme stratejisi. Fakat karşı blokta bu ciddiyeti karşılayan bir enerji yok.
SDG'nin sahadaki tutumundan Kandil'in diplomatik diline kadar uzanan geniş yelpazede, çözüm ihtimalini güçlendirecek adımlar görülmediği gibi, zaman zaman süreci akameteuğratabilecek riskli hamleler öne çıkıyor.
Bu nedenle kritik eşik hızla yaklaşıyor. Önümüzdeki dönemde ya örgüt yapılarını oluşturan aktörler, İmralı'dan yapılan yönlendirmelerle uyumlu, gecikmesiz ve ikna edici bir çizgiye evrilecek ya da geçmişte defalarcatecrübe edilen türden bir kırılmayaşanacak. Bölgesel denklemin hızlı değiştiği bir momentte, belirsizliğin uzaması her taraf için maliyeti artırıyor.
Zaman daralırken asıl soru şu: Süreç, sahadaki aktörlerin rasyonel davranma kapasitesine mi dayanacak, yoksa bir kez daha iç ve dış provokasyonların gölgesinde dağılmaya mı sürüklenecek?
Türkiye şu an için kapıyı açık tutuyor, fakat kapının kapanıp kapanmayacağı artık karşı tarafın tercihine bağlı. Normalleşmenin sınırı Suriye'deçizilecek; kanla mı yoksa kansız mıçizileceğini ise zaman gösterecek.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.