Karayipler'de yaşanan son üç aylık tırmanış, artık yalnızca Washington ile Caracas arasındakibir kriz değil; küreselgüç dengelerinin yeniden sertleştiğibir dönemin habercisi.
ABD'nin 2 Eylül'de Venezuela açıklarında bir tekneyi vurmasıyla başlayan süreç, kısa sürede hukuki ve siyasi boyutları aşarak açık bir rejim baskısına dönüştü. İlk saldırının ardından hayatta kalanlara yönelik ikinci bir atış yapıldığı iddiası, uluslararası hukuku daha ilk haftadan tartışmanın odağına yerleştirdi.
Bu arada ABD'nin Karayip havzasındaki askeri varlığı olağanüstü biçimde arttı; devriyeler sıklaştı, takviye gemiler ve karakol uçakları bölgeye sevk edildi.
Washington, Venezuela içindeki bazı yapıları "yabancı terör örgütü" ilan ederek müdahaleye hukukimeşruiyet sağlamaya yöneldi. Kasım ayında Trump'ın Maduro'ya kapalı kapılar ardında yetki devrini içeren bir ültimatom verdiği iddiaları sızdı. Ardından ABD, Venezuela hava sahasının kapatıldığını ilan ederek uluslararası uçuş trafiğini dahi etkileyen bir eşiğe ulaştı.
Aralık başında Reuters ve AP, ikinci atışın komuta zinciri içinde "hukukenmeşru" kabul edildiğine dair yazışmaları ortaya çıkardı; bu durum ABD iç politikasında da geniş bir tartışma yarattı.
Caracas ise bu tabloyu yalnızcabir egemenlik ihlali değil, rejiminvarlığına yönelen bir tehditolarak okuyor. Maduro yönetimi,yedek birlikleri ve sivil milisleri hareketegeçirirken ülke içinde bir nevi seferberlikpsikolojisi oluştu.
Siyasi ve ekonomik kırılganlıklarına rağmen Venezuela'nın dış baskı karşısında kapanma refleksi, krizi daha da katmanlı hâle getiriyor. Karayipler böylece soğuk savaştan beri görülmemiş bir gerilim coğrafyasına dönüşmüş durumda.
Bu süreç Türkiye açısından da dikkatle izlenmesi gereken sonuçlar içeriyor.
Birincisi, küresel petrol arzındakien küçük sarsıntı, enerji ithalatçısıülkeler üzerinde doğrudan maliyetbaskısı yaratır.
İkincisi, ABD'nin Latin Amerika'da uyguladığı bu sertlik, Washington'un genel dış politikayaklaşımındaki yeni dozu göstermesi bakımından önemlidir; Ortadoğu'ya ya da Doğu Akdeniz'e yansıması ihtimal dâhilindedir.
Üçüncüsü, uluslararası hukukun son dönemde ardı ardına aşındığı bir ortamda, Venezuela saldırıları yeni birkırılma yaratıyor. Enkaz üzerindeki insanlara yönelik ikinci atış iddiası, güç kullanımının hukuki sınırlarını tanımayan ABD'nin klasik zorba tavrına bire bir uyuyor.
Karayipler'deki bu fırtına, dar bir ikili çatışma değil; enerji piyasalarından diplomasiye uzanan geniş bir etki alanı yaratacak küresel bir gerilim hattı. Türkiye'nin bu tabloyu, güç dengelerinin yeniden düzenlendiği bir sürecin erken işareti olarak okuması gerekiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.