Yandık, bittik, mahvolduk... Üç vakte kadar batacağımız nerede ise kesin, zaten battık sayılır ya da benzeri nutuklar atmayı çok sevenler, ülkemizin durumunu net olarak yansıtan rakamlardan nefret ederler.
Tarımda dünyada kendi kendisine yeten az sayıda ülkeden birisiyiz. Birçok ürünün ihracatında dünya birinciliği, ikinciliği gibi oranlara sahibiz. Orman varlığımız her sene artmaya devam ediyor. Hayvancılıkla ilgili rakamlar yıldan yıla daha da gelişiyor.
En ciddi problemimiz olan enerji sahasında son yıllarda sağlanan gelişmeler hakikaten yüz güldürücü. Daha önce sadece adını duyduğumuz güneş ve rüzgar enerjisi ile artık yıllık ihtiyacımızın önemli bir bölümünü karşılıyor olmamız bir yana, doğalgaz ve petrol konusunda hepimizi sevindiren adımlar atıldı, atılıyor. Enerji güvenliği açısından kilit önemdeki nükleer enerji de yakında devreye girmiş olacak.
İhracatta art arda rekorlar kırılırken, bir vakitler başkalarından almak için uğraştığımız savunma sanayi ürünleri ile ilgili ihracatımız 7 milyar doları buldu ve gittikçe de artacak gibi. Her şey bir yana ürettiğimiz ve üreteceğimiz savaş uçakları için çeşitli satış bağlantıları yapmış durumdayız.
Terörsüz Türkiye Süreci ile, 80'li yıllardan beri başımızın belası olan terörün sadece ülkemizde değil bölgede de tamamen tarihe karışması konusunda önemli mesafeler alınmış durumda.
Milletimizin her bir ferdini memnun ettiği bilinen olumlu gelişmelerin listesini uzatabildiğiniz kadar uzatabilirsiniz. Her şeyin güllük gülistanlık olduğu söylenemeyeceği gibi, yapılanları yeterli görmeyip çok daha fazlasını, iyisini istemenin insani bir durum olduğunu tabii ki unutmamak gerek.
Ancak, son 24 yılda yapılanları neredeyse tamamen yok saymaya çalışmak, zor durumda kalındığında da 'bütün bunların zaten yapılması gerekirdi' gibi bahanelere sığınmak, nankörlükten de öte bir şey.
Bardağın her daim boş tarafını görmekte ısrarcı olanların, objektif tespitler yapmaktan çok manzarayı olabildiği kadar karanlık göstermeye çalıştıkları, malum. Dahası, görüntünün çizmeye çalıştıkları kadar karanlık olmasını düpedüz arzu ettikleri ve fırsat bulduklarında bunun için çalıştıkları da…
Bu kadarı da olmaz dedirten bu tutumun muhaliflik ya da siyasi karşıtlıktan öte çeşitli travmalardan kaynaklandığı, açık. Dış mihraklarla beraber çalışanlardan bazılarının kimlik problemi olduğu, bazılarının ise ortalığı mümkün olduğu kadar karışık göstermek isteyenler tarafından fonlanarak devşirildikleri de vakıa.
Objektif değerlendirmelere göre ülkemiz oldukça iyi bir durumda. Olumsuz algılar üretmek suretiyle sosyal medya ve değişik platformlar üzerinden yapılan saldırılarla mücadelede bize de ciddi görevler düştüğü, meselenin özeti.
Başlıca görevimiz de ülkemizle ilgili gerçekleri öğrenmek ve dilimiz döndüğünce çevremize anlatmak…