Şaibeli kurultay davasının 24 Ekim'e ertelenmesi, CHP'deki kaosun süreceğine işaret. Mutlak butlan ya da iptal kararı halen ihtimal dahilinde. Bu, 21 Eylül'de yapılacak olağanüstü kurultayın da CHP'nin dertlerini çözemeyebileceği, demek.
Tartışmadaki tarafların en hakiki CHP'lilerin kendileri olduğu iddiaları, makul. Ancak, kim yönetirse yönetsin kendilerini bu partiye mensup hisseden ve hissedeceklerin durumu, düşündürücü.
Kendilerini hukuk devletinden yana, modern, çağdaş, yani okumuş çocuklar olarak gören CHP'liler, delegelerin satın alınması ve belediyelerindeki yolsuzluk iddialarını adeta duymazdan geliyorlar.
Terörle bağlantı sebebiyle tutuklananlar, ayrı bir konu. Ancak, yolsuzluk, rüşvet, irtikap ve benzeri yüz kızartıcı suçlar sebebiyle tutuklanan CHP'li belediye başkanları konusunda CHP kitlesinin önemli bir kısmı aldırmaz ve hatta takdir eder bir tavırda.
Aynı şey, delegeler satın alınarak kazanıldığı neredeyse netleşen İstanbul kongresi ve 38. Kurultay için de geçerli. Kılıçdaroğlu kazansaydı yine CHP'li olarak devam edecek olanların, delege pazarını unutup taraf haline gelmeleri, şaşırtıcı.
Kendi partilerinden gelen ihbarlarla mahkemeye düşen kongre ve kurultay konusunda CHP kitlesinin iktidarı suçlama furyasına katılmaları, tuhaf ama anlaşılabilir. Ancak, CHP'lilerin ihbarları ile yolsuzluk, rüşvet, irtikap ve benzeri suçlardan tutuklanan belediye başkanlarının 'götürdükleri' ile ilgili tutumlarını anlamak zor.
Milyonları geçtik, onlarca hatta yüzlerce milyar liralık yolsuzluk yaptıkları neredeyse kesinleşen başkanların 'iyi yaptıklarını' düşünen CHP'lilerin az sayıda olmayışı, işin vahim tarafı.
Yapılanları makul karşılayan ve 'iyi ki yapmış, oh olsun' diyebilen CHP'lilerin, 'götürülen' milyarların, aslında milletin yani kendi paraları olduğunu bilmedikleri, anlaşılıyor. Yani ciddi bir cehalet söz konusu…
Rüşvet, irtikap, yolsuzluk gibi yollarla 'götürülenlerin' doğrudan ya da dolaylı olarak belediyelerin kaynaklarından 'götürüldüğü', CHP'lilerin öğrenmesi gereken temel hususlardan birisi.
Başkanlara ya da kasaları olarak bilinenlere aktarılan külliyetli miktardaki paraların, önünde sonunda belediyelerin kasasından çıktığı ya da çıkacağını anlamak, zor değil.
Sarıyer'deki villalar meselesi, önemli bir örnek. Değerleri 1 milyar 500 milyon lira lira olan villaları, İBB eski Başkanının şirketine 15 milyon liraya devreden kişiye Kiptaş üzerinden 445 konut, 12 işyeri ve 1 kreş yapımı, 2 milyar 100 milyon liraya ihale edilmiş. Tanesi en fazla 2 milyona ihale edilmesi gereken konutların 4 milyonun üstünde ve pazarlık usulüyle ihale edilmesi, işin püf noktası…
Götürüldüğü rivayet edilen milyarların aslında hepimize ait olduğunu, olup bitenleri kavramakta zorlanan bazı CHP'lilere anlatmak gerekiyor. Bu, CHP'lilerin de hikayesi…