ÇAYLARI dağıtırken selam vererek gelen misafiri masaya davet eden İhsan:
- Emekli vaizlerimizden Ahmet Hoca. Hüseyin Goncagül'ün Marmara İlahiyat Camii'ndeki cenaze namazında karşılaşmıştık.

Bu sabah buralarda olacağını öğrenince davet etmiştim, kırmayıp geldi, sağ olsun...
Merhabalaşma ve hal hatır sorma faslından sonra misafire dönen Mehmet:
- Ahmet Hocam, belli ki yakın tanıdığınız ve bizim de beldemizden bildiğimiz Hüseyin Goncagül kardeşimize Cenab-ı Hakk'tan rahmetler niyaz ederiz.
Gazze'yi vurmaya devam eden İsrail İran'a da saldırdı. İran da cevap vermeye başladı. Tecrübe ve bilgilerinize dayanarak neler söyleyebilirsiniz?..
- Bu daha çok uzmanların işi.
Ancak, akıl ve mantık yanında uluslararası kuralların da rafa kalktığı bir zamanda olduğumuz için ne söylesek, boş. Peygamber Efendimiz'in (sav) buyurduğu gibi dünyada rahat yok. Belki farkında değiliz ama tarihte, ortalığın tamamen huzur ve istikrar içinde olduğu dönemler yok denecek kadar azdır. Dün öyleydi, bugün öyle ve korkarım yarın da öyle olacak. Bu da her durumda hazır olmamız gerektiğini gösterir...
Selim:
- İslam aleminin çaresizliği konusunda neler söylersiniz?..
- Çok şey söylerim. Ancak kelimenin tam manasıyla İslam Alemi denilmeye layık bir şey olup olmadığını da düşünmek gerek. İran'ı bir kenara koyalım, ama şu anda en büyük sıkıntının çekildiği yer Gazze. Gazze'ye öncelikle sahip çıkmaları gereken kim? Daha bir süre öncesine kadar Gazze kendisine ait olan Mısır, değil mi? Aynı şekilde Batı Şeria denilince öncelikle sahip çıkması gereken ülkenin de Ürdün olduğu görülür. Peki bunlar sahip çıkıyorlar mı? Ya da daha doğu bir şekilde soralım sahip çıkabiliyorlar mı?.. Mustafa:
- Hocam haklı. Meselenin bu tarafı oldukça karmaşık ve çok söz kaldırır. Gücü ve imkanı tabii ki tartışılır. Ancak Gazze'ye Batı Şeria'dakilerin bile sahip çıktığı ya da çıkabildiği bile söylenemez...
Ahmet Hoca:
- İslam ülkelerinin içinde bulundukları durumla alakalı olarak saatlerce, günlerce konuşabiliriz. Bütün ülkeler içinde Türkiyemizin önemli bir konumda olduğunu ve bunun da 23 senedir ülkemizi başarılı bir şekilde yöneten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi sayesinde olduğunun altını çizmek gerek...

MAKSAT KARALAMA OLUNCA!..
Remzi: - Bunun böyle olduğunu anlamaya yanaşmayanlara ne demeli peki? İsrail'le yıllık 9 milyar dolarlık ticareti Mayıs 2024'te kestiğimiz halde, hala birtakım bahanelerle Türkiye'yi karalamaya çalışanlar var. İspanya'dan kalkıp İsrail'e de yük götüren bir geminin Mersin Limanı'na uğraması, en önemli problem onlara göre. İsrail içindeki ve Batı Şeria'daki Filistinlilere gönderilen bazı ürünler de radarlarında. Hiç durmadan ticaretin sürdüğü yalanını tekrarlayıp duruyorlar... Mustafa:
- Bir başka konu da mülkiyeti uluslararası bir konsorsiyuma ait olup ülkemizin sadece yüzde 6'lık bir paya sahip olduğu Bakü Ceyhan Boru hattından İsrail'e petrol gittiği iddiası.
Oysa yetkililer böyle bir şey olmadığını söyleyip duruyor...
Ahmet Hoca:
- Maalesef, meseleyi kafalarını taktıkları bir iki hususa indirgeyen ve ellerinde cımbız kirletecek konu arayanlar için ne söylesen, boş. Cenab- ı Hakk akıl fikir ihsan eylesin, diyelim... Selim:
- Cenab-ı Hakk iyilerin ve doğruların yardımcısı olsun. Ahmet Hocam, önemli hususların altını çizdi bence. Şimdi de Melih ağabeyin yorumlarını alalım... Melih Bey:
- Ahmet Hoca, haklı. Olup bitenlerin akıl ve mantıkla açıklaması olmadığı için, söylenecek şeylerin de anlamı kalmıyor. İsrail'in başındaki Netanyahu
denilen eli kanlı katil, nükleer silah sahibi olmasını istemediği için düşman bellediği İran'ı bombalıyor ve birçok önemli devlet görevlisini katlediyor.
Görünürde karışmıyormuş gibi yapan ABD de, nükleer görüşmelere devam edilmesi ve İran'ın kendisine dayatılacak şartlara razı olması gerektiğini söylüyor... Mehmet:
- İran'ın elini zayıflatmaya çabalıyorlar yani. İsrail nükleer silahlara sahipken İran'ın neden sahip olmaması gerektiği konusunda herhangi bir sebep gösteremiyorlardır herhalde?..
- Onlara göre güçlü olan haklı olduğu için, sebep göstermelerine gerek yok. BM ve benzeri uluslararası kuruluşların da herhangi bir gücü yok zaten. Atom Enerjisi Kurumu da patronların arzu ettiği türden kararlar alarak onlara yardımcı oluyor... İhsan:
- Çatışmaların çok daha fazla büyüme riski var mı?..
- Çok daha fazla büyümez inşallah.
İran ve İsrail sınırdaş ülkeler olmadığı için karşılıklı füze saldırıları ile devam ederler ve bir noktada da dururlar, sanırım. Kimin kime daha çok zarar verebileceği de biraz şansa kalmış. Son gelişmeler, İsrail'in İran içinde ciddi bir istihbarat ağına sahip olduğunu gösterdi. Genelkurmay başkanı, Devrim muhafızları komutanı ve 20'ye yakın kişinin nokta tayiniyle öldürülmesi, bunun göstergesi. İsrail'in nükleer tesislerinin yerlerini bildiklerini açıkladıklarına göre, İran'ın da İsrail içinden istihbarat alma imkanı var gibi.
Birkaç gün içinde, vurulan yerlere bakılarak bunun ne kadar doğru olduğu anlaşılabilir... Selim:
- Üzücü bir durum. Ama mevcut durumda yapılabilecek bir şey de yok gibi. Alınması gereken ders nedir sizce Melih ağabey?..
- Kendini savunacak gücün yoksa kimsenin sana faydası olamayacağını anlamak zor değil. Ahmet Hoca da söyledi.
'Hazır ol cenge ister isen sulh u salah' sözünü hiç unutmamak ve gereğini yapmak alınacak en önemli ders. Hava savunma sistemleri açısından zayıf olan İran'ın yaşadıkları, bu yöndeki imkanlarımızın daha da geliştirilmesi gerektiğine işaret. Devletimizi idare edenlerin yaptıkları da bu zaten...
Mehmet:
- Henüz karşılıklı olarak füze atışları sürüyor. Ne zaman biteceği de belli değil. Gönlümüz ve dualarımız tabii ki İran'ın yanında.
Vahşette olduğu gibi uluslararası kurallara uymama konusunda da fütursuz olan İsrail'e vurulan her darbe, bizim için iyidir... Araya giren Selim:
BİRİ CENTİLMENLİK Mİ DEDİ?..
- İçeride neler yaşanıyor, Melih Ağabey? İBB'deki yolsuzluklar konusunda itirafçıların sayısı gittikçe artarken, kurultayla ilgili mahkeme günü yaklaştıkça CHP içindeki hareketlilik de artıyor galiba?..
- Öyle gözüküyor. Şu anada kadar öğrenebildiklerimize bakılırsa, kurultayla ilgili ve daha önceki İstanbul il kurultayı ile ilgili oldukça karışık şeyler yaşandığı anlaşılıyor.
Karar tabii ki mahkemenin. Ancak çok sayıda delegenin iradelerinin satın alındığına dair emareler var ve bu durum kurultayın iptaline sebep olabilir...
İhsan:
- Bu durumda eski genel başkan Kılıçdaroğlu'nun tekrar dönme ihtimali var mı?..
- Mahkemenin kararına bağlı.
Ancak böyle bir ihtimal de var ve CHP içinden bazıları bu ihtimali bertaraf edebilmek için kıvranıyorlar.
İşin garibi, vaktiyle sırtından hançerleyenlerin şimdi Kılıçdaroğlu'nun insafına kalmış olmaları.
Bekleyip göreceğiz ve sanırım çok eğlenceli şeyler olacak. Çaldıkları anlaşılan paraların gücüyle CHP'yi istedikleri gibi dizayn ettiklerini düşünenleri neyin beklediğini yakında anlarız... Mehmet:
- Görevden alınan İstanbul'daki CHP'li ilçe belediye başkanlıkları için yapılan seçimlerden Gaziosmapaşa'dakini AK Partili adayın kazanması, birilerinin canını fena sıktı galiba?..
- Hem de nasıl! Dikkat çekici olan, CHP cenahının sözcüsü konumundaki bir gazetenin, güya centilmenlikten bahsederken, açıkça yalanlara dayalı bir manşet atmasıydı. Cumhurbaşkanımızın şiir okuduğu için görevden alınması üzerine o zamanki İBB meclisinde yapılan başkan vekilliği seçiminde, CHP'li üyelerin centilmenlik gereği, sayıca az olmasına rağmen Fazilet Parti'nin adayına oy verdikleri yalanıydı bu. Takvim Gazetesi de konuyu manşete taşıdı hatta... İhsan:
- O gazeteyi okudum? O günleri ben de iyi hatırlıyorum. İBB Meclisi'nde Fazilet'in 97, ANAP'ın 54, CHP'nin 21, DSP'nin 15, DYP'nin 3, DTP'nin 1 üyesi ve 5 bağımsız vardı. Fazilet'in başkan adayı Ali Müfit Gürtuna 111 oyla kazanırken, ANAP adayı 58 ve CHP adayı da 23 oy almıştı.
CHP kafası hangi centilmenlikten bahsediyor bu durumda?.. Ahmet Hoca:
- Bunda şaşılacak bir şey yok bence. Nasıl olsa inanacak birileri olduğunu bildikleri için yalan söylemekte bir problem görmez onlar... İhsan:
- Evet, bugünlük de bu kadar.
Cenab-ı Hakk, başta Gazze olmak üzere İran'dakilerin ve bütün inananların yardımcısı olsun...
- Amin...