ABD 'liler de bizim gibi insanlardır eninde sonunda. Ancak içinde bulundukları şaşkınlık halinin bir neticesi midir bilinmez, kaygı duyulacakdurumlarda sadece seyrederken,huzurlu ve istikrarlı bir ortamgördüklerinde endişelenmeyebaşlıyorlar çünkü.
2012'den itibaren adım adım terör örgütü tarafından ele geçirilen Afrin'deyaşayan Arap, Kürt ve Türkmenlerinbüyükçe bir bölümünün Türkiye'yegöçe zorlanması sırasında hiç kaygılanmamışlardı ABD'liler.
Stratejik hesapları Suriye'nin kuzeyinde yapılacak demografik değişiklikler gerektiriyor olmalıydı ki, buralarda yaşanan insanlık dramını görmezden geldiler.
Esas olarak kaygılanmayı gerektiren durumlarda herhangi bir rahatsızlık hissetmeyenlerin, şimdi Afrinözgürlüğüne kavuşturulup gerçekhalkına teslim edileceği sırada'kaygı' dolu açıklamalar yapmaları, daha çok hesaplarının tutmayacağını anlamış olmalarından belli ki.
Teröristlerden temizlenen Afrin'in gerçek sahiplerine teslim edilmesi, normal şartlar altında dünya üzerindeki herkesi memnun etmesi gereken bir husus.
Ancak, hem ABD Dışişleri Bakanlığı hem de Savunma Bakanlığı'ndan (Pentagon) gelen 'kaygılıyız' temalı açıklamalar, ABD 'lilere bir haller olduğunu düşündürüyor.
'NATO müttefikimiz Türkiye'nin meşru güvenlik kaygılarını dikkate alma hususuna bağlıyız. Aynı zamanda DEAŞ karşıtı kampanyaya ve ortağımız SDG'ye de bağlıyız' deniliyor ABD Dışişleri Bakanlığı açıklamasında. Ve tabii şu vurucu cümleyle devam ediliyor: "ABD ,Afrin şehir merkezinden son 48saat içinde gelen haberlerden derinkaygı duyuyor."
Savunma Bakanlığı'ndan gelen benzeri açıklamada da 'kaygı duyulduğu' vurgusu eksik bırakılmamış.
Çıkıp ta, 'Türkiye'nin yıllardanberidir yaptığımız hesapları boşaçıkarması dolayısıyla kaygılıyız'diyecek halleri yoktu tabii... ABD kendi yalanına inanıyor...
Hala DEAŞ'a karşı mücadeleden bahsediyor ABD ve halen adına SDG dediği teröristlerle işbirliğine bağlı olduğunu söylüyor. DEAŞ 'ın nihayet bitirildiğinigeçtiğimiz yılın sonlarında kendileriaçıklamışlardı oysa. PYD/YPGteröristlerini Suriye Demokratik Güçleriyani SDG olarak anan da sadecekendileri.
Süper güç olmak, söylediği yalanlara başkalarını inandırmak için çalışmayı gerektirebilir. Ancak kendi söylediğiyalanlara inanmak süper güçözelliklerinden olmasa gerek.
Aradaki mesafe sebebiyle Afrin'de neler yaşandığı konusunda bilgi sahibi olmadıklarını düşünmek saflık olur. Ancak belli ki kendi ürettikleri yalanlarainanma ve hatta bunları sonunakadar savunma konusunda kararlılar.
Yoksa, tam da bölge insanının huzur ve istikrarın kapısını araladığı anlarda Afrin için kaygılı oldukları şeklinde açıklamalar yapmazlardı.
İmkan olsa bu açıklamaları yapan ya da yaptıranlara, 'son zamanlardapsikiyatristleri ile görüşüpgörüşmediklerini ve onların buduruma ne dediklerini' sorabilirdik, ama bu şansa sahip değiliz.
Ancak, dünya devi ABD'nin halen yalanlarla oluşturduğu bazı algılardan medet umması, ABD 'de bireyselsıkıntılardan öte bir tür toplumsalproblem olduğunun göstergesi.
300 küsur milyonluk ABD halkının, on binlerce kilometre ötede hem de NA TOmüttefiki olan bir ülkenin burnunundibinde terör ordusu kurmakisteyen yöneticilerinin söylediği yalanlara inanacak kadar saf olduğunu sanmak pek akıl karı değil çünkü...
'Afrin'de kaygılıyız' diyen ABD'li sözcülerin, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "Biz kaygılarımızısize ilettiğimiz zaman neredeydiniz? Gelin burada bu terör örgütlerinitemizleyelim dediğimiz zamanneredeydiniz?" sorusuna bir cevapborçları var...
Gerçekten kaygı duyuyorlarsa tabii...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.