KOMŞUMUZLA sohbet ettik dün. Eşi rahatsızlanmış. Psikolojik sorunları var. Gitmedik yer, çalmadık kapı bırakmıyorlar. En son karısını Ayhan Songar'a götürüyor.
Ayhan Hoca kapıdan girer girmez gözlerine bakarak durumu anlıyor. "Eyvah" diyor.
"Şizofren olsa tedavi ederim kesinlikle ama eşiniz maalesef evham hastalığını bünyesinde bulunduruyor. Evhamı tedavi etmem mümkün değil. Yapacağınız tek şey karınızı bol bol meşgul olabileceği şeylere yönlendirin. Ne kadar meşgul olursa o kadar rahat edersiniz" diyor.
Komşum bu reçeteyi uyguluyor ve huzur geliyor.
Türkiye yıllarca darbeleri yaşadı. Milletin seçtiğini indirdiler bir de bunu demokrasi ve Millet adına yapıyoruz dediler. Çünkü NATO karargahlarında eğitilen generallerimizin hücrelerine EVHAM şırınga edilmişti. Ne zaman Türkiye'yi yönetenler, Amerika'nın rayından çıkarsa hemen bu hastalık devreye sokulup darbe yaptırılıyordu. Ordu yıllarca kendi insanlarıyla uğraşıyordu. Rejimi yıkacaklar, irtica gelecek korkusu evhama dönüştürülmüştü.
Bununla yatıp kalkıyorlardı. Rahmetli Özal bir darbe sonrası iktidara geldiğinde "Darbeleri önlemek, demokrasi ile yönetilmek istiyorsak orduyu kendi işiyle meşgul etmek lazım" diyordu. Ayhan Hoca'nın dediği gibiydi. Evham ve bunun getireceği zararları ancak böyle önleyebilirdin.
Türkiye'nin son yıllardaki dış politikada yaptığı muazzam hamleler Ordumuzun da asli görevine odaklanmasına neden oldu. Şu anda yurtdışında en çok askeri üssü olan 3 ülkeden biriyiz. Türk Ordusu artık, yurtdışında Dışişleri-MİT ve diplomatlarımızla birlikte tam koordine ile Batı'nın gerçekleştirmek istediği darbeleri engelliyor.
Ülkeleri parçalanmaktan koruyor. Bölgeye, ülkelere kan ve gözyaşı değil istikrar getirmek için çaba harcıyor. Tüm Batı ve İsrail, Suriye'yi bölme noktasına getirirken, Türkiye'nin hamleleri hepsini hüsrana uğrattı. Suriye'yi bugün tek bir ülke halinde istikrara götürecek şu andaki yönetimden başka alternatif yok.
Amerikalılar dahi şimdi bunu söylüyor. Ve çok ilginçtir, Suriye'nin şu andaki Devlet Başkanı'nı öldürmek için düzenlenen 3 suikastı da Türk güvenlik güçleri önlüyor. O suikastler başarılı olsa bugün Suriye hızla belki parçalara ayrılacak, Türkiye'ye terör ihraç edilecek.
Katar'daki, Etiyopya'daki, Libya'daki darbe girişimini bile Türk ordusu durdurdu.
Şimdi bir de bu muazzam hamlelere devasa Savunma Sanayiindeki muhteşem yatırımlar eklendi. Artık bir başka ülkeden bize fırlatılan füzeleri, elektro manyetik silahlarla geri gönderip, ilk ateşlendiği yeri imha ettirecek gücümüz var. Türk mühendisleri adeta uçuyor. Kıtalararası balistik füzelerimiz yolda. Nükleer başlıklı füzelerimiz de. Çelik kubbemiz şu an aktif.
SİHA'larımız, yapay zeka ile çalışan ve kilitlenip hedefi arayıp bulan, asla sektirmeyen sürü insansız hava ordumuz dünyaya parmak ısırtıyor. Henüz açıklanmayan bine yakın projemiz var.
Dünyadaki tüm savaş uçaklarına meydan okuyacak KAAN'ımız envantere girmek için gün sayıyor. Dünya "Türkiye HİPER SAVAŞ YETENEĞİ olan ordu kuruyor" diye manşetler atıyor.
Ve geldiğimiz noktada HİPERSONİK balistik füzemizi dün tanıttık.
Gözlerimiz yaşardı.
Bin kilometreyi aşan menzili ile saniyedeki hızına kimsenin yetişemediği, radarların yakalayamadığı füzelerden bahsediyoruz.
Hedefini 3 metre çapındaki alanda bin kilometreden daha fazla mesafeden bulup nokta atışı ile yerle bir ediyor.
Şu anda hızla üretimleri devam eden bu füzeler peş peşe ordumuzun envanterine girmeye başladı. Tam bağımsızlık gümbür gümbür geliyor.
Türk silahlarını almak için sıraya giren ülkeler de Ankara'ya bağımlı hale geliyor. Savunma Sanayii ile Türkiye Ekseni kuruluyor.
Geçmişte Batı'nın kapısında silah için yatanlar ve kovulanlar şimdi gözyaşları ile "Artık Ankara var.
İyi ki Türkiye" var diyor. Türk ve İslam NATOSU'nun temelleri atılıyor. Evhamlar bitiyor, Türkiye'yi yönetenler ve koruyanlar memleket için seferber ve meşgul oluyor.
Böyle bir ortamda evham hastalığını üzerinden atamayan tek bir adres kaldı Türkiye'de... O da bu evham hastalığını Batı sevdasından alan ve ittihatçılık mikrobunu tüm hücrelerinde taşıyan bizim muhalefetimiz.
Onların derdi hala Erdoğan'ı indirmek. Plan yok proje yok, vizyon hiç yok. O yüzden kolay işlerle meşguller hep.
Heykel dikip, baklava kutusu ile oyalanıyorlar sadece. Halbuki bu memleketin yararına çalışsalar evham hastalığını yenecekler.
Ancak gidip uzmanına da sormuyorlar ne yapmalıyız diye.
Batı başkentlerine gidip ülkelerini yerden yere vurup, İngiliz'e Amerikalıya soruyorlar ne yapalım diye. İngiliz'den yüz bulamazlarsa "Küstük" bile diyorlar. Kurtulma şansları sıfır... Yapacak bir şey yok. Hastaya, hasta muamelesi yapacağız.