Ne zaman sivil iktidarlara yönelik negatif saldırılar artsa, vesayet kurumları hemen harekete geçer. Görevi bazen emekli generaller, bazen eski Türkiye'nin postal yalayıcı medyaaktörleri, bazen vesayetin siyasiayağı, bazen de o esas patronu TÜSİAD üstlenir.
Bütün dertleri siyasi iktidarlara ayar vermekti... TÜSİAD kirli sicili açısından ilk ibret verici hamlesini 1979 yılında ve ne yazık ki bugün çok destek verdiği CHP iktidarına karşı yaptı. O tarihte TÜSİAD, rahmetli Ecevit'in dışa bağımlı sermayeye karşı duran tavrına itiraz eden bir bildiri yayınladı. Hükümete ayar veren o bildiri, bütün gazetelerde 4 gün üst üste yer aldı ve çok etkili oldu.
Zamanlaması da manidardı; çünkü TÜSİAD bildiriyi Gladyo'nun terör ve kaosla darbeye zemin hazırladıkları o günlerde yayınlanmıştı. Zaten hemen arkasından da ABD'nin "bizimçocukları" general KenanEvren ve arkadaşlarının 12 Eylül faşist darbesi geldi.
Binlerce insan katledilirken, işkencelerden geçirilirken, bir sağdan bir soldan gençler asılırken bugün "haktan, hukuktan,ifade özgürlüğü"nden söz eden TÜSİAD'ın kurucu babaları susmuştu.
Hukuk veya demokrasi, montaj sanayicilerinin umurunda değildi.
Sonra gelen yeni kuşak montajcılar da hiç değişmedi. Her fırsatta sivil siyasete meydan okuyan bir rol üstlendiler. 90'lı yıllarda rahmetli Erbakan ile Tansu Çiller'in kurduğu "Refahyol" hükümetine karşı da vesayet sisteminin, darbecilerin yanında durdular. Hatta TÜSİAD, postmodern 28 Şubat darbesine açık destek veren, aralarında solcu DİSK'in de olduğu 5'li Çete'nin lideri pozisyonundaydı.
TÜSİAD hiçbir dönem, bayisi olduğu emperyalist sermayenin çizdiği alanın dışına çıkmadı. Bu gerçeği en net biçimde AK Parti iktidarı döneminde gördük. Başkan Erdoğan daha siyasi yolculuğunun başında bile o vesayetçi sermayenin saldırısıyla karşılaştı. "Muhtar bile olamaz" manşetleri boşuna atılmadı. Başta ordu içindeki cuntacılar olmak üzere bütün vesayet odakları ilk günden bugüne kadar AK Parti iktidarının karşısında durdu.
Her fırsatta "Hukuk olmazsayatırım gelmez" diyenTÜSİAD'cılar yani İstanbulSermayesi, sivil iktidarı sıkıştıran367 tezgâhına da, 28 Nisane-muhtırasına da hatta AKParti'nin kapatılma girişimine dekarşı çıkmadı.
Bu sivil siyaset düşmanlığı sonraki yıllarda da devam etti... Bu yapı, FETÖ'nün kurduğu ve bırakın siyasi aktörleri kendi üyelerini bile esir alan kriminal paralel iktidarla da uzlaştı. Arka planda bir güç ortaklığı vardı ki, peşi sıra gelen bütün FETÖ saldırıları karşısında sessiz kalındı. Hatta tarih yazılan ve 253 şehit verilen 15 Temmuz direnişi bile onların nazırında Ayşe Barım kadar değer görmedi.
Bu ancak kirli bir sicille ve vesayet ortaklığıyla açıklanabilir. Böyle oldukları için de koca bir TÜSİAD, bir SelçukBayraktar kadar "yerli ve milliekonomi"ye katkı vermedi. Büyük sanayici olarak bilinmelerine bakmayın, hiçbiri "bayi" olmanın ötesine geçmedi.
Şimdi sicili bozuk TÜSİAD, hukuk ve ifade özgürlüğü adına ırkçı çıkışları ve "iç savaşkışkırtıcılığı"yla bilinen ÜmitÖzdağ'ı sahipleniyor ya da dizi sektörünün kartel kraliçesi AyşeBarım'ın tutuklanmasına itiraz ediyor. Üstelik bunu da "Suçvardır ya da yoktur" diyerek yapıyor.
Buna en sert tepkiyi de Adalet Bakanı Yılmaz Tunç gösterdi: "Yargı bağımsızlığınıhedef alan bu sözleri reddediyoruz.Yürüyen soruşturmalarlailgili 'Hem suç vardırhem yoktur' söylediktensonra eleştiriye devam etmeningerçekten bir mantığıyoktur. Maalesef sicilininde bozuk olduğunu hepimizhatırlıyoruz. Bunlar hâlâ eskiTürkiye'de kalmışlar maalesef."
Hakkında soruşturma açılan TÜSİAD YİK Başkanı ÖmerAras, bir bankanın yönetim kurulu üyesi. Finansçı yani. Bu çıkış aynı zamanda dünyada da giderek alevlenen finans-enerji kavgasının bir yansıması ve CHP'ye de açık destek mesajı...
Acaba, TÜSİAD'ın verdiği mesajdan memnun kalan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, önderi Ecevit'in kemiklerini sızlattığının farkında mı?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.