MAHMUT ÖVÜR

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ölçüsüz çıkışları, İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu'nun teröre destek veren veya darbe imalı açıklamaları tesadüf değil. CHP'yi bu noktaya taşıyan kaset komplosuyla yakından ilgili... FETÖ ve arkasındaki küresel güçler bu operasyonla, CHP'yi dizayn ederek bir taşla birkaç kuş vurdu.
Baykal gitti, Atatürkçülerin etkisi sıfırlandı, demokrat solcular, makul siyasetçiler tek tek elimine edildi ve o günlerde parti kurmaya kalkan Mustafa Sarıgül durduruldu. Operasyon başarılmıştı.
Bu süreç Soros sever birilerinin de önünü açtı. En başta da 2005 yılında yeni bir parti için harekete geçen 10 Aralık Hareketi'nin...
Eski DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, şu anda CHP Parti Meclisi'nin en etkili ismi Prof. Burhan Şenatalar, Prof. İbrahim Kaboğlu, Oğuz Kaan Salıcı ve tabii ki Canan Kaftancıoğlu. Bu ekip hızlı bir şekilde CHP'ye taşındı ve Kılıçdaroğlu'nun yeni kadrosu oldu.
Oysa o günlerde "solda yenilenme" isteyen Prof. Şenatalar şöyle diyordu: "Bu yenilenme CHP içinde gerçekleşebilecek bir yenilenme değil. Sol için yeni bir sayfa, ancak CHP dışında açılabilir."
Bunun bir adım sonrası da kulislerde seslendirildi: "CHP kapatılmalı ve vakıf olmalı."
Ama tam tersi oldu. İstenilen açılım, deyim yerindeyse "marjinal solla" birlikte CHP içine taşınarak yapıldı. Bunda da kilit isimler, Oğuz Kaan Salıcı ve Kaftancıoğlu'ydu. Özellikle bir eli HDP'de bir eli tüm marjinal solu buluşturan Birleşik Haziran Hareketi'nde olan Kaftancıoğlu önemliydi. Onun da birkaç CHP'li ile birlikte içinde yer aldığı bu marjinal hareket, 2014 yılında kuruluyor ve AK Parti iktidarına karşı, "İslamcı faşizm" tespiti yaparak adeta savaş başlatıyordu.
Ama nedense aynı dönemde Türkiye'ye PKK, FETÖ ve DEAŞ terör örgütleriyle saldıran ve dünya halklarına kan ve gözyaşı döktüren emperyalizm gerçeğini görmüyorlardı. Mesela sosyalistler, ABD'nin Suriye'de PKK-YPG'ye binlerce TIR silah vermesi karşısında suskundu.
Bu yapı, Fransa'daki kanlı Charlie Hebdo saldırısı yaşandığında "Charlie için ayaktayız" sloganı atıyor ve tıpkı AB ülkelerindeki ırkçı faşistler gibi İslam'ı düşmanlaştıran, "İslamcı faşizm" kavramıyla DEAŞ terörüne karşı çıkıyor ama nedense aynı hassasiyeti İstanbul ve Ankara'nın göbeğinde onlarca insanı katleden PKK terörüne karşı göstermiyordu. Dahası, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın "alan tutun" çağrısıyla başlayan ve 53 kişinin yaşamını yitirdiği 6-7 Ekim vandalizmiyle ilgili tek kelime etmiyordu. Bugün Diyarbakır Anaları'yla ilgili etmedikleri gibi...
Kaftancıoğlu bu çifte standartlı marjinal solla CHP arasındaki bağı kuran isim. Sol terör gruplarına sempatisi de buradan geliyor. Bu siyasi akla, FETÖ'nün "kontrollü darbe" gibi siyasi argümanlarıyla beslenen Kılıçdaroğlu aklı da eklenince ortaya kaba ve ölçüsüz üslupla siyaseti geren, kutuplaştıran, milli meselelerde savrulan hatta ABD çıkarlarını savunan bir "Yeni CHP" çıkıyor.
Bu CHP'yle de siyaset doğası gereği normalleşmez.