Gökyüzü deniz gibi masmavi...
Ama bulutlar yerine öbek öbek toprakla kaplı...
Kahverengi öbekler ayrılıyor ve kanatlı bir varlık beliriyor.
Yaşlı bir adam. Kanatlı ve boynuzları var.
Kanatları yalıçapkını kuşunun kanatlarına benziyor.
Elinde dört anahtar taşıyan bir halka tutuyor.
Anahtarlardan biri bir kilidi açacakmış gibi parmaklarının arasında...
***
Yukarıda anlattığım bir rüya...
Analitik Psikoloji okulunun kurucusu, düşünür ve psikiyatr
Carl Gustav Jung'un 1913 Kasım'ında gördüğü rüya...
Çok etkileniyor.
Onca yıl Freud'la rüya analizleri yapmış, danışanlarının rüyalarını anlamlandırmış Jung, bu rüyanın içinden çıkamıyor ve "vizyon"u unutmamak için resmini yapıyor.
Üstelik çarpıcı bir tecrübe de yaşıyor.
O sabah Zürih Gölü'nün kıyısında bir yalıçapkını ölüsü buluyor ki, oralarda bu kuş türü ne arar!
***
Durup dururken Jung'a dair yazılar karıştırmaya başlayınca (ben fena hâlde Lacan'cıyım ya, Jung hep bana biraz uzakta kalmıştı) bu satırlarla karşılaştım.
O yüzden
bu pazarki yazım biraz farklı olacak...
Artık internet ansiklopedileri ve Google var; isteyen, Jung kimdir, bakıp detayları öğrenebilir.
Benim anlatacağım şey şu sorulara dair:
Rüyalar sadece bize dair şeyler mi anlatıyor?
Kolektif olanın rüyalardaki yeri nedir?
Yeryüzünde olacakları anlatan rüyalar var mıdır; hani bize doğru
"yaklaşmakta olanı" anlatan rüyalar?..
***
Kasım 1913'teki bu rüyasından 1 Ağustos 1914'e kadar sarsıcı, felaketler içeren, korkunç rüyalar görüyor C.G. Jung...
Muazzam seller ve binlerce insanın cesedinin sürüklenişi...
Avrupa'nın kıyılarını kaplayan kan denizi...
Caddelerden ölü kalabalıkların geçişi...
Rüyanın içinde "Savaş ve yıkımı izlemeye hazır mısın, bunu kabullenebilir misin?" diye soran sesler...
Mitolojik kahramanların birer birer ölüşü...
Aniden bastıran dondurucu soğuklarda buz kesen bedenler ve ruhlar...
***
"Artık hekimliği bırakıp doğrudan benim bir akıl hastanesine yatmam gerektiğine karar vermiştim ki" diyor Jung,
"28 Temmuz'da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan'ı işgal etti. 1 Ağustos'ta büyük savaş patladı.
Rüyalarım bitti. Anladım ki, artık yapmam gereken bu keşfi derinleştirmek... "
Gerçekten de şimdi korkunç rüyaların
yerini yeryüzündeki korkunç gerçeğin
hükmü almıştı...
***
Hiç kızmayın, burada kesiyorum.
Ne yapayım, yerim dar!
Gerisi meraklısına kalmış...