Hakikaten saf olup da duydukları bazı şeylere inanmakta zorluk çekenler, konu dışı. Ancak anlatılanların ve hatta daha fazlasının doğru olduğunu çok iyi bildikleri halde duyduklarının doğruluğu konusunda bir türlü emin olamıyormuş gibi yapanlar, şaşırtıcı.
Baklava kutusundaki euroları alan kişinin önce inkara kalkışıp ardından teknik takip görüntülerini izleyince emin olabildiğini, biliyoruz. Aynı teknik takip görüntüleri, olayın bireysel olduğu iddialarını boşa çıkardığı için Manavgat Belediyesi'ndeki tutuklu sayısının 41'e çıktığını da.
Montaj ya da yapay zeka marifeti olduğunu iddia etme şansları olmadığı için, baklava kutusundan çıkan Euro görüntüleri başta Özgür Özel olmak üzere CHP'lilerin 'başlarından aşağı kaynar sular' dökülmesine sebep olmuş.
CHP Genel Başkanı'nın, baklava kutusunda rüşvet aldığına dair görüntüleri ortaya çıkan kişi ile alakalı, 'eğer görüntüler montaj çıkarsa…' şeklinde başlayan sözler etmek zorunda kalması, 'bir türlü emin olamama' sendromunun son örneklerinden. Öyle gözükme ihtiyacı duyduğu, daha da gerçekçi bir yorum.
Bir genel başkanın, 'yolsuzluk varsa kimsenin arkasında durmayız' demesi, tabii ki gerekli. Ancak halen yolsuzluk, rüşvet, irtikap ve hatta terör gibi suçlamalarla 16 belediye başkanı tutuklu bulunan bir genel başkanın, 'bir tane çürük elmanın tüm sepeti berbat etmesine izin veremeyiz' diyebilmesini izah, zor. Bu durumda 'bir türlü emin olamamak' sendromu ile malul olduğunu düşünmek gerekiyor.
Genel seçimlere üç, yerel seçimlere yaklaşık 4 yıl kaldı. Dolayısıyla Özel'in, baklava kutusunda euroları alan kişiyi kasıtla söylediği, 'bu parti en kritik seçimlerden birine giderken, böyle bir işe karışan kişiyi affetmek mümkün değil' sözünü izah için ise başka kavramlara müracaat etmemiz lazım.
Bur türlü emin olamamak sendromundan mustarip olan sadece Özgür Özel değil muhakkak. Çeşitli sebeplerle kendilerini CHP'ye oy vermek mecburiyetinde hisseden, ama yaşananlara baktıklarında 'bu kadar da olmaz' demek zorunda kalan birçok kişinin aynı sıkıntıya maruz kaldıkları, çok açık.
Esas mesele ise CHP'ye oy vermek mecburiyeti olmayan ancak oluşturulmaya çalışılan algılara kanıp, 'CHP'li belediyelerde bu kadar yolsuzluk, rüşvet ve irtikap olduğuna göre mutlaka başka ve bu arada AK Partili belediyelerde de vardır' düşüncesine kapılanlar.
Oysa yaşadığımız belde, ilçe, il ya da büyükşehirdeki gelişmelere bakarak her birimizin belediyelerimizi yönetenleri ne yaptıkları ya da ne yapmadıkları hakkında fikir sahibi olabilmemiz mümkün.
Bütçelerini hizmet yerine güya kültür, sanat gibi alanlara kaydırıp har vurup harman savuran bir belediyeniz varsa, tuhaf şeyler olduğuna emin olabilirsiniz.
Halka hizmetin Hakk'a hizmet olduğu inancıyla bütçelerini de aşan hizmetler yapan bir belediyeniz varsa, içiniz rahat olabilir...