BU ülkede memleket meseleleri konusunda konuşacak en son kurum TÜSİAD'dır. Hatta hiç konuşma hakkı dahi yoktur.
Çünkü sicili kabarık olan, Batı aşığı ittihatçı kafa ve darbe severlerin bu ülke hakkında boş boş konuşmasına bu Millet'in artık tahammülü yoktur.
Bunlar, küresel sermaye tetikçisi Soros destekli Gezi kalkışmasında, hükümeti devirmek isteyenlere otellerini hastaneye çevirerek yardıma koşacak kadar darbecidir.
O Gezi olaylarında birileri hükümeti devireceğim diye kendini paralarken, onlara gaz veren Soros milyarlarca doları "Hüp" diye hortumlayarak bu
ülkeden topuklamıştır. Küresel sermayenin gazıyla hareket eder bunlar.
"Yürüyün" diye bağlı oldukları küresel boru hattından bunlara gaz gelince hemen koşarlar.
"Konuşun" diye gaz üflenince bunlar bağırır.
Şirin gözükmek için söylenenin daha üstünde eylem için yırtınırlar. Bunlar Kemer Country'de, Nişantaşı, Levent'te, Bebek'te, muhalefetin yüzde 85 oy aldığı yerlerde villalarından, malikanelerinden henüz iktidarın Bağcılar, Bayrampaşa, Güngören'den çıkamayan seçmenine ait hakları koruyormuş gibi görünüp Milli onların iradesine saldırırlar.
Onlardan biri bir zamanlar bir ana haber bültenine çıkıp bu ülke Başbakanı için "Gideceksin" diye bağıracak kadar kendini kaf dağında görüyordu.
Tamamen yerleştikleri Boğaz'dan, "Ukrayna ve Gürcistan'da milyon dolarlar harcayarak milletin seçtiği Cumhurbaşkanlarını ben devirdim" diye böbürlene böbürlene anlatan küresel sermaye tetikçisi Soros'a para yağdırırlar.
Bu benim iddiam değil.
Bizzat Soros'un kendisi açıkladı. "Ukrayna ve Gürcistan da epey para harcadım ama Türkiye'de buna gerek yok. Sizin Boğaz'daki iş adamlarından bana bağış altında çok para yağıyor. Sağolsunlar" diyerek hem de.
Bunların geçmişte başkanlığını yapan bir hanımefendi vardı. Hillary Clinton, ABD Dışişleri Bakanı'yken dünyanın en etkili 200 kadınını Amerika'ya davet etti.
Bizim o dönem TÜSİAD Başkanı olan hanımefendi de koşarak gitti tabii. Oradan ayrılırken bir basın toplantısı düzenledi.
"Çok önemli görüşmeler yaptım burada. Türkiye'ye önemli mesajlar götürüyorum" dedi.
Bir gazeteci "Siz bir iş insanısınız sonuçta. Hangi sıfatla Amerikan hükümetinin mesajını Türkiye'ye götürüyorsunuz" diye sorunca dumura uğradı.
"Eee şey... Kem küm" dedi. Bunlar mesaj taşımayı severler.
Çantacıdırlar.
Kendilerine böylece güç addederler. Bir zamanlar bu, işe yarıyor.
Artık sökmediği için ara ara "Acaba eski günlere kavuşabilir miyiz" diye "Gak-guk" ediyorlar.
Eh bu da normal yani.
Bir zamanlar gazete ilanıyla bile hükümet düşürüyorlardı bu ülkede.
Vay be idi durumlar.
Şimdi "Vah vah" duruma geldiler. Evlerde Başbakanları pijamayla ağırlıyorlardı. Şimdi kravatla kapılarda randevu için yatıyorlar.
Kolay değil.
Halbuki baktığımızda bir dernekler sonuçta.
Kanaryaları koruma derneğinden bir farkları yok.
Siz hiç kanaryasevenler derneğinin ülke yönetimine ayar vermeye kalktığını gördünüz mü?
Bunlar genelde montajcıdır. Mesela giderler İtalya'ya oradan parçaları alıp getirirler, burada montaj yaparlar.
Genelde üretmeyi sevmezler.
Ülkede devran değiştiği, artık hükümetleri tayin edemedikleri için bir zamanlar ekonomideki payları yüzde 80'di, şimdi yüzde 50'lere düştü.
Onlardan daha fazla vergi veren ve birinci sıraya yerleşen Bayraktar gibi üretimi seven Türk gençleri çıktı artık.
Onlar İtalyan fabrikaların temsilciliğini alırken, Bayraktar gibi dünyayı sarsan genç girişimcilerimiz İtalyan fabrikalarını satın alıp cebe koyuyor artık.
Bu manzara hoşlarına gitmez doğal olarak.
Amerika'da küresel sermaye topyekün Trump'ın seçilmemesi için kendini yırttı.
Trump kazanınca hepsi onun yanına koştu. Eh ne de olsa adamlarda "Önce Amerika" diye bir şeyler var.
Bizimkiler o küresel sermeyenin Türkiye'deki boru hattı, bağlı oldukları merkez gibi "Önce Türkiye" demeyi pek sevmezler.
Tam tersine iktidara sallamayı matah zannederler. Eh bu da normal. Çünkü bizimkiler Amerika'da İsrail lobisi ve düşünce kuruluşları ile sıkı fıkıdırlar.
Hatta bu konuda birbirleriyle yarışırlar.
Fransız hükümeti tarafından verilen en üst düzey nişan olan "Legion D'Honneur"e layık görülürler.
İngiltere'den yüksek onur unvanı olan "Commander of the Most Excellent Order of the British Empire yani "Britanya İmparatorluğu Onursal Mükemmeliyet Önderliği" nişanları alırlar. Almanya Büyük HİZMET Nişanı, İtalya Cumhuriyeti Yüksek Liyakat Nişanı, Avusturya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Büyük HİZMET Nişanı yağar bunlara.
Şövalyelik madalyası takılır bizimkilere sık sık.
Hizmetlerinden ötürü!