Büyük satranç ustası Garry Kimovich Kasparov...
1985 - 2000 yılları arasında dünya şampiyonluğunu kazandı.
Oldukça başarılıydı; tam köşeye sıkıştı derken yaptığı bir hamleyle her şeyi değiştirebiliyordu.
Yenilmesinin imkânsız olduğu dilden dile dolaşıyordu.
O kadar popülerleşmişti ki onun için "Kasparov Dünyaya Karşı" isimli bir oyun bile yapılmıştı.
Ancak bu büyük satranç ustası, aynı zamanda bir bilgisayara yenilen ilk dünya satranç şampiyonuydu!
11 Mayıs 1997...
Kasparov, IBM'in Deep Blue isimli modeli ile satranç müsabakası yapıyor.
Masada Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri bayrakları karşı karşıya.
O günlerde Soğuk Savaş'ın rüzgârları hâlâ devam ediyordu.
Müsabakanın kazananı Deep Blue oldu.
6 setlik karşılaşmada, Deep Blue Kasparov'u 2,5'e karşı 3,5 puanla yendi!
Deep Blue, saniyede 200 milyon muhtemel hamleyi hesaplayabiliyordu.

Bu, yapay zekanın insana karşı ilk zaferiydi.
Medya önünde, tüm kamuoyu, aralıksız dünya şampiyonu olan bir figürün bir makineye yenilmesini izlemişti.
Daha önce test aşamasında benzeri bir durum yaşanmış olabilir ancak Kasparov maçı farklıydı…
Çünkü müsabaka günler öncesinden duyurulmuş, sponsorluklar alınmış, medyanın ilgisi çekilmişti.
Ve bu defa, Kasparov kameralar önünde bir bilgisayara yenilmişti.
Bu haberi izleyen, kulaktan kulağa aktaran herkesin aklında hemen hemen aynı fikir belirdi:
"Yapay zeka insanın yerini mi alacak?"
Tarihin Sonu...
Francis Fukuyama, Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle birlikte liberal demokrasinin insanlığın ideolojik evriminin nihai noktası olduğunu 1989 yılında kaleme aldığı tezinde yazmıştı.
Tarihin sonunun geldiğini söyleyen Fukuyama, 1992 yılında ise tezini genişleterek "Tarihin Sonu ve Son İnsan" ismini verdiği kitabı yayımladı.
Fukuyama'ya göre nihai düzen kurulmuş, müesses nizam sağlanmıştı.
Ancak Yapay Zeka Kışı son dönemini tamamlıyordu ve insanlık adına geri dönüşü olmayan bir süreç başlamak üzereydi.
Bilakis, insanlık tarihin sonuna değil, bir çağ değişiminin içine girmişti.
Derin öğrenme sistemlerinin geliştiği, sürücüsüz otomobillerin yollarda dolaşmaya başladığı, insansı robotların evlere girdiği, fabrikalarda işçi olarak çalıştığı, insan bilincinin bilgisayara aktarılmaya hazırlandığı bir çağ…
Yapay zekanın bir gencin hayattan kopmasına neden olduğu iddiaları dillendirilirken, insanın yapay zekaya karşı savunmasız kalacağı görüşü yeniden gündeme oturdu.
Günümüzde sosyal medya bağımlılığını göz önünde bulundurursak, sohbet eden, gerektiğinde dert dinleyip akıl veren bir sistemin insanı daha da yalnızlaştıracağını düşünmek oldukça mantıklı geliyor.
Belki de 2014 yılında vizyona giren "Her" filmi, yaşanacakların bir ön gösterimiydi.
Son birkaç ayda dünya basınında, binlerce insanın yapay zeka ile zaman geçirerek sosyal hayattan izole olduğuna dair haberler çıkıyor.
Bir bireyin, çevresindeki insanların yerine merkeze yapay zekayı alarak bir hayat yaşamayı tercih etmesi normalleşirse, işte o zaman tehlikenin boyutu çok farklı bir noktaya ilerler.
Ki şu an Avrupa nüfusu giderek yaşlanıyor ve yalnız yaşayan bireylerin sayısı her geçen gün artıyor.
Bu noktada "Yapay zeka insanın yerini mi alacak?" sorusunu, bu perspektiften de ele almakta fayda olabilir.