Silah fotoğrafları/videoları paylaşanlar…
Tehdit içerikli video yayınlayanlar…
Yasa dışı bahis-kumar sitelerinin reklamlarını yapanlar…
Akran zorbalığı yaparak, şiddet uygulayan…
Hayvanlara işkence edenler…
Sosyal medya platformlarında hepsinin yapıldığına tanık olduk.
Birbirini tehdit eden çeteler, hayvanlara eziyet eden zorbalar, bir kişiyi tekme tokat döverken kayda alan kalabalık…
Hatta bunları canlı yayınlamaktan bile çekinmeyenleri gördük…
Mesela vicdan sahibi her insanın içinde yara açan Yeni Zelanda Christchurch'deki El Nur Camii'de 51 kişinin katledildiği İslamofobik saldırı gibi…
Peki Filistin'i destekleyen paylaşımlar nasıl anında şiddet içerikli olarak tanımlanarak siliniyor?
Gazze için yapılan paylaşımların çokça kullanım kurallarına aykırı kabul edilerek silindiği ortamda, tehdit, nefret içeren kelimeler tespit edilemiyor mu?
Şiddet içerikli görüntüler tespit edilemiyor mu?
Bu içeriklerin yayınlanmasına ve yayılmasına nasıl izin veriliyor?
Tehdit içerikli paylaşımlar tespit edilip güvenlik güçleri ile iletişime geçilerek, suç işlenmesine engel olunamaz mı?
Zaten artık hepimiz konuştuklarımızın, mesajlarda kullandığımız cümlelerin reklam olarak karşımıza çıkmasına alıştık…
Biliyoruz ki, hakkımızda her türlü veri sosyal medya şirketlerinin ve büyük teknoloji şirketlerinin elinde var…
Okudum, kabul ettim ile son bulan kullanıcı sözleşmesini onaylarken hiç kimsenin şerh düşme imkanı yok…
Zaten kimse okumak için fırsat bulamıyor, okuyamıyor, okumuyor…
Ayrıca o kadar küçük harfle yazılmış ki kimse okumak istemiyor!
Teknoloji devleri, şartları kendi lehlerine belirliyor ve uygulamaya alıyor…
Biz kullanıcılar bu sosyal medya uygulamaları için maden niteliği taşıyoruz. Madenden çıkan değer ise aralıksız ürettiğimiz veriler… Onları zengin eden maden biziz!
Kabul etmeseler de her birimiz hakkında binlerce veriye sahipler.
2016'da Cambridge Analytica skandalında Alexander Nix, BREXIT ve ABD seçimlerinde korku, kaygı ve umudu nasıl kullandıklarını anlatmıştı.
Nix, "ABD'de her kullanıcı hakkında 4-5 bin veriye sahibiz" ifadesini kullandı.
Ve örneği sosyal medya iletişiminde ikna için verdiği örneklerden biri de şuydu; Bir plajınız var, özel mülk girilmez tabelası astınız bu işe yaramadı. Ama bu plajda köpek balığı tehlikesi vardır yazdığınızda sonuç değişti.
Bu tetikleyicileri sosyal medyada ikna iletişiminde sıkça kullandılar. Sabah gözümüzü açtığımızda bizi mutlu edecek, ya da tam tersi kaygılanmaya sevk edecek paylaşımları ilk telefonu elimize aldığımız an önümüze atmak için yeterli bilgiye sahipler.
Yani sosyal medya şirketleri ruh halimizi yönetebilecek kadar güçlü algoritmalarla iş yapıyor.
Dopamin, kaygı, korku, umut…
Ruh halimizi belirledikleri çok net…
Daha somut bir örnek verelim;
Mesela sabah telefonu ilk defa eline alan bir hayvanseveri uygulamada tutmak, etkileşime sokmak için ya bir kedinin sevimlilik yaptığı görüntüler o ekrana düşer, ya da bir kediye şiddet uygulandığı…
İki görüntü de bir hayvanseverin ilgisini çekmek için yeterli duyguyu kullanıcıya yüklüyor.
Sorun da burada başlıyor.
Suç çeteleri sosyal medyayı kullanarak, gençleri, hatta küçük çocukları cazip tekliflerle çekip, bir çete üyesi, sonra da bir suç makinesine dönüştürüyorlar.
Buluğ çağındaki çocuklar nasıl ikna edilir?
Bu sorunun cevabını vermek çok kolay…
Güç, şöhret, para ve pahalı hediyeler…
Tabii ki bunlardan ibaret değil, ailede yeterli sevgiyi bulamayan bir çocuk, yeni bir aile arayacaktır.
Zorbalık gören, intikam almak isteyecektir. Dışlanan herkesten güçlü olarak geri dönmek kendini kabul ettirmek isteyecektir…
Ve bunları hangi çete, hangi şartlarda sunuyorsa bu çocukları kontrol edecek, kullanabilecektir. Ve öyle de oluyor.
Örnekleri çok daha fazla artırmak mümkün…
Mesela bir diğer örnek taraftar sayfaları…
Bazı taraftar sayfaları direkt yasa dışı bahis firmaları tarafından yönetiliyor.
Taraftar sayfası olarak kendini tanıtan bir sosyal medya hesabının paylaştığı her videoda yasa dışı bahis sitelerinin reklamı oluyor.
Ve bu sayfaları takip edenler çoğunlukla 12-17 yaş aralığında çocuklar!
İnsan nasılsa sosyal medya da öyle şekilleniyor. Evet kötü insanlar, suçlular, şiddete meyilli kişiler, çeteler hayatın bir parçası.
Hayatın bir uzantısı olan bu platformlar üzerinden kötülüklerini yaymak isteyecekler.
Fakat bunların önüne geçmek için daha önce hiç sahip olmadığımız bir fırsata sahibiz…
Ve yine onu da cebimizde taşıyoruz…
Cebimizdeki tehlike, cebimizdeki güvenlik merkezine dönüşebilir
Gazze paylaşımlarını engelleyen sosyal medya araçlarının, aynı sistemi suç teşkil eden, nefret ve zorbalık paylaşımlarını engellemesi, güvenlik güçlerine bildirmesiyle mümkün olabilir.
Neticede kullanıcının konumuna kadar her bilgiye sahipler…
Hatta konum geçmişi ısı haritası, hesap sahibinin en çok kullandığı kelime bulutları(tehlike içeren profilleri tespit edebiliyorlar), nefret içerikli paylaşımları, her türlü bilgiye sahipler. Dahası hangi sayfalara nasıl yorumlar yapıyorlar bunlardan bile karakter profili oluşturuluyor.
Mesela Meta, Christchurch terör saldırısının ardından ilk 24 saatte 1,5 milyon görüntüyü sildi, saldırı anını içeren 1,2 milyon videonun da yüklenmesini engelledi.
Yani tehlikeli içerikler tespit edilip engellenebiliyor.
O zaman yapılacak şeylerin listesi çok basit değil mi?
META(Instagram, Facebook, WhatsApp) X, YouTube, Telegram hepsi sahip oldukları verileri sadece reklam için değil, suç işleyenleri yakalamak için de kullanabilirler.
Yapacakları tek şey silah olan videoları, tehdit videolarını, şiddet videolarını tespit etmek ve güvenlik birimlerine iletmek! Yani suç içerikleri gerçek zamanlı olarak güvenlik birimleriyle paylaşılmalı!
Düşünüyorum…
Acaba bu teknolojiler, yalnızca kar amacıyla değil de insan hayatını korumak için kullanılsaydı, Hakan Çakır ve Ahmet Minguzzi gibi pırıl pırıl çocuklar hayatta olabilir miydi?