Hayatının kontrolü kimde?
Sabah uyandığında ilk yaptığın şey telefona bakmak mı?
2020'de ABD'de yapılan bir araştırmaya göre akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 80'i uyanır uyanmaz telefonunu kontrol ediyor. Türkiye'de bu oran yüzde 90'a yakın.
Pandemide evlere kapanınca bu alışkanlık çok daha güçlendi.
Uyanıp telefona baktıktan sonra Instagram'da birkaç reels izleniyor ardında YouTube'da önerilere göz atılıyor.
Aslında bir şeyler izlemek mi istiyoruz, yoksa bir şeyler izlemeye mi zorlanıyoruz?
Çünkü neyi çok yaparsak ona dönüşürüz… Ne izler, dinlersek, o oluruz.
Peki, Ne izleyeceğimize kim karar veriyor?
İzlediklerimiz düşüncelerimizi ve hislerimizi etkilemiyor mu?
Algoritmalar, adeta dijital dünyanın görünmez ipleri gibi, bizleri platformların büyüleyici dünyasında mümkün olan en uzun süre tutmak üzere tasarlandı.
Bu sayede, her bir tıklama, kaydırma ve izlediğimiz içerik, bizi daha da derinlere çeken bir girdap oluşturuyor.
Aslında karar verenin biz olduğunu düşünüyoruz ama sosyal ağlarda bizim için yazılmış bir iyi senaryonun oyuncusu olarak yer alıyoruz.
Seni yönlendiren kim?
Silikon Vadisi'ndeki mühendislerin yazdığı algoritmalar…
Birilerinin daha fazla kazanması için optimize edilmiş kod parçacıkları…
Ve artık insanları eğlendirmeyi değil, bağlı tutmayı hedefleyen sistemler…
Instagram bizim eğlenmemiz için kurulmadı. YouTube da sadece bilgi vermek amacıyla hizmet vermiyor. Sosyal ağların birincil hedefi keşfetmeyi değil, tüketmeyi teşvik etmek.
Çünkü ekrana ne kadar çok bakarsak, o kadar veri üretiriz.
Bu da daha fazla reklam ve daha çok kâr anlamına gelir.
Algoritmalar hayatımızı programlıyor
Bugün, sadece ekranda gördüklerimiz değil;
Ne zaman acıktığımız,
Nerede oturup kahve içtiğimiz,
Hangi şarkıyı sevdiğimiz,
Hatta bir sonraki tatilini nerede yapacağımız bile, algoritmaların bize çizdiği görünmez yol haritasıyla şekilleniyor.
Bize önerilen hiçbir şey aslında bize özel değil!
"Senin için önerilenler" başlığı, dijital tarihte yazılmış en kurnazca yanıltmacalardan biri!
Senin ilgi alanlarınmış gibi sunulan içerikler, aslında platformların seni o anda hangi davranışa yönlendirmek istediğine göre belirleniyor.
Mesela 'Sana benzer kullanıcılar bunu izledi' ifadesi, bizi bir kalıba sokuyor. Peki, kim bu 'bana benzeyen' insanlar? Algoritma bizi hangi gruba yerleştirdi ki?
TikTok'u ele alırsak normalde uygulamada dünya genelinde viral olan içerikler algoritma tarafından öneriliyor, ancak Çin'de durum farklı.
TikTok'un Çin versiyonu (Douyin), gençlere bilim ve eğitim içerikleri sunuyor. Ve kullanım süresini 40 dakika ile sınırlandırıyor. Yani özellikle gençlerin gerçek hayata zaman ayırmasını istiyor. Mesajı şu: Bu mecrada bu kadar vakit kaybetmeyin!
Kendimize sormamız gereken önemli birkaç soru var.
Son izlediğin video, gerçekten senin tercihin miydi?
Bir düşün lütfen…
O video orada olmasaydı gerçekten onu bulup izler miydin?
Ya da o içeriğe ulaşman gerektiğini gerçekten sen mi düşündün, yoksa sadece sana gösterildiği/önerildiği için mi izledin?
Eğer farkına varmazsak, hayatımızın her alanı sadece dijital değil, fiziksel ve düşünsel olarak da algoritmaların "optimize edilmiş kullanıcı yolculuğu"na dönüşecek.
Bazı konuları yeniden değerlendirmeli ve sorgulamalıyız.
Kendi seçimlerini yapmak istiyorsak, algoritmaların görünmeyen ellerinden kurtulmayı denemeliyiz. Fakat önce nasıl yönlendirildiğimizi idrak etmeliyiz.
En azından her gün bir kere arkamıza yaslanarak şu soruyu sormalıyız:
"Bugün kendim gibi mi yaşadım, yoksa bana yaşatılmak istenen hayatı mı?"
Çünkü dikkatimizin ve tercihlerimizin algoritmalar tarafından manipüle edilmesine karşı farkındalık yaşamamız ve mücadele etmemiz şart!
Bize hissettirilmeden, bizi yönetebilen mükemmel bir sistemle baş etmemizin başka bir yolu yok.
İhtiyacımız olan şey dikkat ve farkındalık.