Gazze'ye barışın gelmesi ihtimali bile çocukların, kadınların gözlerinin parlamasına yetti. Henüz netleşmese ve İsrail'in faşist yöneticileri bahane arasa da bu yol açıldı ve geri dönüş yok. Gazze halkının direnişi ve başta ABD olmak üzere Batı Bloku'nun soykırıma suç ortaklığı bunu zorunlu kılıyor. Bunda kuşkusuz ABD'nin seçilmiş başkanı Trump'ın siyonist ağırlıklı kabinesine rağmen farklı bir siyaset izlemesinin katkısı büyük. Bu gerçeğe Trump'ın ekibiyle yakın ilişkisi olan bir Türk işadamı aylar önce dikkat çekmiş ve şöyle demişti: "Trump bu kez çok güçlügeldi. Kabinesindeki radikallerebakmayın, Trump'ın istemediğihiçbir şey olmaz. Dünya çok farklıbir Trump görecek."
Doğrusu o günlerde uluslararası ilişkiler uzmanları, Trump'ın İsrail'e Biden'dan çok daha fazla destek vereceğini söylerken şu tespiti yapmıştım: "Her şeye rağmen siyonistNetanyahu'yu durduracak tekisim Trump."
Gerçi hâlâ Biden kendisine mal etmeye çalışıyor ama gerçek şu: İsrail- Hamas arasındaki ateşkes görüşmelerinin mimarı Trump'tı ve bunun işaretini de birkaç kez verdi.
Özellikle son hamlesi deyim yerindeyse herkesin ezberini bozdu. Trump bir hafta önce kendi sosyal medya platformundan Columbia Üniversitesi'nden Prof. Dr. JeffreySachs'ın ekonomi ve savaşla ilgili bir videosunu paylaştı. Sachs o videosunda İsrail Başbakanı Netanyahu'nun sadece politikalarını eleştirmiyor, açıkça küfrediyor, aşağılıyordu. Trump, kabinesindeki siyonistlere rağmen cesurca bu videoyu paylaşmış, Netanyahu'ya nasıl bir siyaset izleyeceğinin mesajını vermişti.
Tabii bu sadece bir işaretti. Sürece direkt müdahalede bulunmayı da ihmal etmedi ve başkanlık koltuğuna oturmadan önce Özel Temsilcisi Steven Witkoff'u ateşkes için İsrail'e gönderdi. Özel temsilci, Netanyahu hükümetine ciddi baskı uyguladı ki, birçok İngiliz ve İsrail gazetesinde şu ortak analiz çıktı: "Trump'ın temsilcisi, Biden'ınbir yıl boyunca yaptığındandaha fazlasını tek bir toplantıdaNetanyahu'ya kabul ettirdi."
İşin buraya kadarlık kısmı "iyi"görünüyor. Çünkü artık ABD insanlıksuçu işleyen bir İsrail'le suç ortaklığınıdaha fazla taşıyamayacak durumda.Türkiye, Güney Afrika gibi birkaçülke dışında Rusya'dan Çin'e, İran'danArap ülkelerine hiçbir güç, İsrail'inzalimliği karşısında dik durmadı. Buküresel sistemin çöküş işaretiydi. Oçöküşü da Hamas'ın 7 Ekim'deki AksaTufanı çıkışı gözler önüne serdi. Çoğuçocuk ve kadın Filistinliler bu çıkışınbedelini ağır ödeseler de yeni küreselsistemin kapısını aralamış oldular.
Peki bundan sonra ne olacak?
Bölgesel savaşlar, terör saldırıları ya da üçüncü dünya savaşı ihtimali mi artacak yoksa bambaşka yeni bir süreç mi başlayacak? Kimse bu soruların cevabını bilmiyor. Gözler Trump'a çevrili ama onun bir sonraki hamlesi de meçhul. Suriye'deki gelişmeler, Gazze'de ateşkes ihtimali sanki Trump'ın İbrahim Anlaşmaları'nı bir yana bırakıp Filistin devletini de kabul eden bir noktaya geldiğini ve daha "sakin" bir Ortadoğu istediğini gösteriyor.
Herhalde Trump, bu kez bir önceki iktidarından farklı içe dönük bir Amerika'dan çok, yeni "güneş batmayan" Meksika Körfezi'nden Grönland'a uzanan bir "imparatorluk" peşinde. Avrasya ve Ortadoğu'da da artık yeni ortaklarla mı olur bilemem ama büyük ihtimalle Çinİngiltere hattına karşı yeni bir "ÇinSeddi" oluşturmak derdinde.
Sevgili Haşmet Babaoğlu haklı, önümüzdeki haftadan itibaren, "durmadanABD'yi konuşacağız".
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.