Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren resmi teşrifat, yani protokol kuralları gelişmişti. Ramazan ayı geldiğinde gelenekleşmiş kurallara göre birçok faaliyet yapılırdı. Bunların en önemlilerinden biri de veziriazamın, yani dönemin başbakanının iftar davetleriydi.
Ancak Osmanlı döneminde günümüzde olduğu gibi iftar davetleri ramazanın ilk günüyle birlikte başlamazdı. İnsanların vücutlarını ve psikolojilerini oruca hazırlamaları ve ramazanın ilk günlerini aileleriyle birlikte geçirmeleri için davetler genellikle ramazanın dördünden sonra başlardı. Ancak iftar davetlerinin ramazanın üçüncü ve yedinci geceleri başladığı da olmuştur.
Veziriazam ve diğer üst düzey devlet adamları, ramazanın dördünden itibaren ulemayı, bürokratları ve askerin ileri gelenlerini ince ince belirlenmiş protokol kuralları içerisinde iftara davet ederdi. Kemal Beydilli ve Ertuğrul Yıldırım'ın Osmanlı dönemindeki resmi iftarların nasıl olduğuna dair araştırmaları vardır.

Osmanlı döneminde bir ziyafet.
LİSTE PADİŞAHA SUNULURDU
İftar davetlerinin en önemlisi veziriazamın konağında vereceği ziyafetlerdi. Veziriazamın davetine katılacak devlet adamlarının listeleri düzenlenerek padişahın onayına sunulurdu. Davetlere ilk çağrılanlar ulema sınıfıydı.
Ramazanın dördüncü gününde selatin, yani padişahlar tarafından yaptırılmış olan camilerin şeyhleri, beşinci gününde şeyhülislam, altıncı gününde Rumeli ve Anadolu kazaskerleri ile Peygamber'imizin soyundan gelenlerin kayıtlarını tutan nakibüleşraf, veziriazamın davetine katılırdı.
Daha sonra ordunun ve bürokratların önde gelenleri makamlarına göre tespit edilmiş günlerde veziriazamın sofrasında iftar yaparlardı. İftarlara geliş ve ayrılış törenle olurdu.
Yeniçeri ağası ve ocak ileri gelenleri 16. yüzyılda ramazanın 15. gününde, 18. yüzyılda ise ramazanın 20. gününden sonra veziriazamdan başlayarak sırayla vezirlerin konaklarına iftar için giderlerdi.

Mahyaları yakılmış bir cami.
GELENEK ZAMANLA DEĞİŞTİ
Ramazanın ilk günlerinde veziriazamın iftarına giden ulema, sonraki günlerde iftar için şeyhülislamın konağına gitmeye başladı. Bu gelenek, 18. yüzyılın ikinci yarısında şeyhülislamlık yapan ve konağında padişahın sarayındakilerden daha lezzetli yemek piştiği söylenen Salihzade Camgöz Mehmed Emin Efendi (1775-1776) tarafından başlatılmıştı.
Davetler, ramazanın 24'ünde sarayda padişaha hizmet eden mirahurlar, bostancıbaşı ve kapıcılar kâhyasına verilen iftar yemeğiyle sona ererdi. Bu arada veziriazamın iftar davetine katılanlar, daha sonraki günlerde şeyhülislam ve diğer vezirlerin ziyafetlerine giderlerdi.
Ramazanın 25'i boş geçirilirdi. İftar davetleri veziriazamın, şeyhülislama iftar ve bayram tebriği için gittiği 26. günü akşamı sona ererdi. Daha sonra oruç ve kefaret ayının son günleri, devlet adamlarının birbirlerini bayram tebriki ziyaretleriyle geçerdi.

Sokollu Mehmed Paşa
SARAYDA İFTAR EDERDİ
Osmanlı padişahları, iftarlarını genelde sarayda yaparlardı. Padişahların saray dışında iftar yapmaları istisnai bir durumdu. 18. yüzyıl hükümdarlarından Birinci Abdülhamid (1774-1789), zaman zaman kız kardeşi Esma Sultan'ın Kadırga ve Maçka'daki saraylarına iftara giderdi.
19. yüzyılda ise padişahların nadiren de olsa veziriazamlara veya ulemadan birine haber vermeden iftara gitmelerine rastlanır.
Sultanlar, 19. yüzyılın sonlarına doğru devlet adamlarına ve ordu mensuplarına iftar yemeği vermeye başladılar. Özellikle, 1876 ile 1909 yılları arasında Osmanlı tahtında bulunan II. Abdülhamid, askerleri Yıldız Sarayı'nda iftara davet ederdi.
Padişahın ramazan dolayısıyla tertiplemiş olduğu iftar yemeğine katılan subay ve askerlere hediyeler de verilirdi.

Veziriazam tarafından verilen bir iftar.
DAVETLER ALTINDAN KALKILAMAYACAK KADAR MASRAFLI OLDU
RAMAZAN ayında herkesin mutfak masraflarında artış olurdu. Ancak en büyük artış veziriazamın harcamalarıydı. Kanuni, II. Selim ve III. Murad dönemlerinde 1564 ile 1579 yılları arasında 15 sene veziriazamlık yapan Sokollu Mehmed Paşa zamanında iftar ziyafetlerinin altından kalkılamayacak dereceye gelmiş bir masraf kapısı olduğu fark edildi ama bir çare de bulunamadı.
Tarihçi Selanikli Mustafa, iftar ziyafetleri için "Yıldan yıla terk olunmaz eski bir âdettir, büyük ziyafet ve aşırı masraftır" diye durumu tenkit etmişti.
Veziriazamların iftar davetleri için yaptığı büyük masraflar sonraki asırlarda da devam etti. Davetlerin sonunda da iftara gelenlerin rütbelerine göre altın murassa kutu, altın köstekli saat gibi hediyeler verilirdi. Selatin cami şeyhlerine bir miktar para, birer top ferace ve sincap kürk hediye edilirdi.
Veziriazamlar, devlet ileri gelenlerine günlerce iftar ziyafetleri vermelerinin yanı sıra padişaha, valide sultana, harem ağasına, sarayın üst düzey memurlarına, şeyhülislama ve ulemanın önde gelenlerine "iftariyelik" denen hediyeler gönderirdi.
Padişahlar, ramazanın 21. gecesi, Darüssaade ağası ise 22. gecesi kuşçubaşıyla veziriazamın konağına iftar için yemek gönderirdi. Veziriazam yemekleri getiren kuşçubaşı ve kuşçubaşı halifesine birer hilat hediye ederdi.